MHP liderinin İmralı'ya giderim restinin arka yüzü!
Arif Nihat Asya’nın dediği gibi; “Ne olduysa hep bize azar, azar oldu…” Hatırlarsanız; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 22 Ekim 2024 tarihinde partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı, kamuoyunda şok etkisi yaratan konuşmasında, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM’de DEM Parti grup toplantısında konuşsun; terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini ilan etsin” çağrısında bulunmuştu.
Bu açıklama sonrası Terörsüz Türkiye sürecine giden gelişmeler yaşandı. 26 Kasım 2024’te DEM Parti, Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Ardından, 28 Aralık 2024’te Adalet Bakanlığı, İmralı’ya DEM heyetinin ziyaretine izin verdi; heyette Van milletvekili Pervin Buldan ve TBMM Başkanvekili Sırrı Süreyya Önder gibi isimler yer aldı; o şimdi yok.
2025’in başında, İmralı heyeti 5-7 Ocak’ta Meclis’teki partiler ve Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile görüşmeler yaptı ve 22 Ocak’ta Öcalan’la ikinci görüşmesini gerçekleştirdi. Mayıs 2025’te ise DEM ile MHP arasında TBMM’de biraraya gelerek “tam yetkili bir komisyon” kurulması talebi masaya yatırıldı. TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilerin yer aldığı Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu adıyla bir komisyon oluşturuldu.
Bu süreçte terör örgütü PKK/ Kandil cephesi de önemli adımlar attı. Abdullah Öcalan, 27 Şubat 2025’te yayımladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nda örgüte silahları bırakma ve kendini feshetme talimatı verdi. PKK, 5-7 Mayıs 2025’te gerçekleştirdiği 12. Kongresinde bu çağrıya paralel olarak örgütsel yapısını feshetme ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırma kararı aldı.
Örgüt, Öcalan’ın talimatları doğrultusunda ateşkes ilan etti ve Temmuz 2025 itibarıyla silah bırakma süreci başladı. Bazı bölgelerde, PKK militanları, sembolik silah yakma törenleri düzenleyerek sürecin sembolik ve somut bir adımını gösterdi. Örgüt yetkilileri, bu kararların kalıcı olması için Öcalan’ın fiziksel özgürlüğü, siyasi katılım ve yasal teminatların sağlanması gerektiğini de vurguladı.
PKK, 26 Ekim 2025 tarihinde Türkiye sınırları içindeki silahlı unsurlarını Irak’a çekmeye başladığını açıkladı. Bu kararın, Mayıs 2025’te yapılan 12. Kongre’de alınan “örgütsel varlığı sona erdirme ve silahlı mücadeleyi bırakma” kararının temel alınarak verildiği belirtildi.
Ama tüm bu gelişmelere ve TBMM’de kurulan komisyona rağmen Terörsüz Türkiye sürecinde istenilen sonucun alınmadığı ortaya çıktı. Nitekim MHP lideri Bahçeli'nin 18 Kasım 2025’te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada; “Ayak sürmenin manası yok. Alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkânlarımızla İmralı’ya gitmekten ve bir masa etrafında yüz yüze gelmekten imtina etmem” diyerek bizzat İmralı’ya gitmeye hazır olduğunu belirten sözleri, sürecin istenilen hızda ve şekilde ilerlemediğini gösterdi.
Şimdi can alıcı soruyu soralım. TBMM’de komisyon kurulmasına hem iktidar hem muhalefetin “tamam” demesine rağmen, Bahçeli’nin bir anda masaya yumruğunu vurup “Gerekirse yanıma üç arkadaşımı alır İmralı’ya giderim” çıkışını yaptıran Terörsüz Türkiye sürecini kim, neden engelliyor? Kamuoyunda bu şekilde algının oluşmasının sebeb ve etkilerini düşünmek, tartışmak gerekmez mi?
TBMM’de komisyon kurulmasına iktidar, muhalefet ve Cumhur İttifakı bileşenlerinin “tamam” demesine rağmen, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin birden tansiyonu yükselterek “Gerekirse yanıma üç arkadaşımı alır İmralı’ya giderim” çıkışı yapması, Türkiye’de çözüm ve normalleşme süreçlerinin görünmeyen eşiğine işaret ediyor. Bahçeli’nin tepkisi sadece siyasal bir refleks değil, devlet içindeki odaklara yönelik açık bir sitem niteliğinde görülebilir. Buna bakılarak “Terörsüz Türkiye” hedefine giden yolun, iç ve dış birçok odak tarafından bilinçli şekilde tıkandığı söylenebilir. Bu odakların en kritik halkasını ise AK Parti, CHP ve DEM’in perde arkasında........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein