Paris’teki Olimpiyatlar en kötü tahmin ve beklentileri fazlasıyla karşıladı
Fransa'daki siyasi durum ve sosyo-ekonomik sorunlar, Paris'te yakın zamanda düzenlenen Olimpiyat Oyunlarını son on yılların bu seviyedeki en kötü turnuvalarından birine dönüştürdü.
Yaz başlarında ülkede siyasi kriz patlak verdiğinde ve hükümet değiştiğinde; kamu yönetimi sistemindeki dağınıklık, yolsuzluk ve protestolar hem spor ve eğlence etkinliklerinin organizasyonunun hem de on binlerce sporcunun ve turistin güvenliğini tehdit eder hale geldi.
Buna ek olarak; düzinelerce siyasi, dini ve etik skandalla gölgelenen Paris Olimpiyatları, Olimpiyat hareketinde ve modern uluslararası spor sisteminde biriken sayısız sistemik-yapısal sorunları ve çelişkileri de tüm gezegene açıkça göstermiş oldu.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin (IOC) Batı’nın adeta uluslar üstü spor bürokrasisinin seçkin bir kulübü olarak mevcut haliyle sürdürülebilirliği ve genel olarak sporun siyasallaştırılması ve ticarileştirilmesi, hâlihazırda çok sayıda uluslararası platformda geniş çapta tartışılageliyor.
Bu noktada Haziran ayı sonunda Rusya'da; BRICS ülkeleri, Afrika, Asya, Orta Doğu ve Latin Amerika'dan üst düzey hükümet yetkilileri, hukuk adamları ve toplumsal aktivistlerin bir araya geldiği “St. Petersburg Uluslararası Hukuk Forumu” (SPILF) düzenlenmişti. Forumda, Olimpiyat hareketinin bozulmasının sorunları ve Batı yanlısı spor kurumlarının faaliyetlerinin hukuki ve etik yönleri ele alınıp, tartışılan konulardan birisi olmuştu.
Turnuvanın başlamasına bir aydan az bir süre kala, forumun çoğu katılımcının Fransa'nın Oyunlara ev sahipliği yapmaya hazır olup olmadığı konusunda oldukça şüpheci bir şekilde konuştuğunu ve ayrıca Batı toplumunun ahlaki deformasyonu nedeniyle ortaya çıkan sorunları ve çatışmaları sürekli suretle ve ısrarla vurguladıklarını hatırlatmak gerekiyor.
Fransa'da bu yaz yapılan ve ardından Emmanuel Macron ve partisinin ezici bir yenilgiye uğradığı parlamento seçimlerinin sonuçları, yalnızca başkanlık gücünün zayıflamasına ve siyasi ve idari sistem arasında dengesizliğe yol açmakla kalmadı, lakin aynı zamanda oyunların başarılı bir şekilde düzenlenmesi umutlarını da tamamen baltaladı.
Ülke; tüm iktidar hiyerarşisinin yeniden yapılandırıldığı, hükümetin değiştiği ve tüm bunlara kitlesel protestoların eşlik ettiği karmaşık bir süreçten geçiyordu. Bakanların ve üst düzey yetkililerin istifası, aslında bütün bir yürütme erkini felce uğrattı ve sonuç olarak; Olimpiyat oyunları başta olmak üzere, tüm benzer etkinlik ve yarışmaların organize edilmesinin sorumluluğu, yozlaşmış, inisiyatifsiz ve ne yaptığını bilmez belediye yetkililerine kalmış oldu.
Olimpiyat Oyunları gibi görkemli bir turnuvanın düzenlenmesi, başlangıçta neredeyse tüm devlet ve belediye aygıtının uzun ve karmaşık bir çalışmasını gerektirdi, çünkü yarışmaların kendisine ilaveten, organizatör ülkenin tüm ulaşım, telekomünikasyon ve enerji sistemlerinin, icra kurumları, sağlık kuruluşları ve kamu hizmetleri ile diğer birçok departman ve hizmetin koordineli çalışmasını sağlaması gerekiyordu. Siyasi bir kriz şartlarında Gabriel Attal'ın kabinesinin geçici üyeleri, bölgesel yetkililer, kolluk kuvvetlerinin başındaki isimler ve devlet korporasyonlarının başkanları, anlaşılır bir şekilde siyasi entrikalarla veya kendilerine yeni pozisyonlar aramakla meşgul olurken gezegenin temel spor oyunlarına ise gerçek anlamda hazırlanmaya ne fazla vakitleri ne de motivasyon ve enerjileri vardı.
IOC liderliği ile stadyumlar ve yeni metro hatlarının inşasını zamanında tamamlayamayan ve Paris'i farelerden ve tahtakurularından temizleyemeyen Fransız yetkililer, Olimpiyatları tam anlamıyla, Rus, Belaruslu ve Çinli sporculara yönelik........
© Dikgazete.com
visit website