menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Argonautlar'ın Kafkasya serüveni: Altın Post

9 0
27.11.2025

Mitler, insanlık tarihinin en eski anlatı biçimlerinden biridir. Diller, yazılar ve hatta toplumlar değişmiş olsa da mitlerin gücü, nesiller boyunca varlığını sürdürmüştür. Bu olgu, bir toplumun evreni, doğayı, insanı ve tanrıları nasıl algıladığını gösteren simgesel bir dildir. Sadece eski zamanlara ait hayal ürünü hikayeler değil, aynı zamanda bir kültürün bilinçaltı güzergahıdır.

Örneğin; Yunan mitolojisinde Prometheus'un ateşi çalması, yalnızca bir tanrıyı kandırma hikayesi değil, aynı zamanda insan aklının sınırları zorlayarak bilgiye ulaşma arzusunun ifadesidir. Mezopotamya'da Gılgamış Destanı insanın ölümsüzlük arayışını ve yaşamın anlamını sorgulamasını anlatır. Hint mitolojisinde Bhagavad Gita yalnızca bir savaşın arifesinde geçen diyalog değildir; dharma ve ruhsal sorumluluk gibi kavramların insan düzleminde çözümlemesidir.

Her mit, kendi toplumunun evrenle kurduğu ilişkinin bir aynasıdır. İşte bu sebepten dolayı kendimize ait ve kendimizden fışkıran kökleri, bizi yoğuran toprağın derinlerine giden bir noktadan yola çıkarak anlamalıyız.

Sözlü kültürden yazılı kültüre geçişte mitolojik anlatılar, ilk tarihsel bilinç kırıntılarını da içinde taşır. Bu yönüyle sadece edebi ya da dini bir alan değil, aynı zamanda antropoloji, psikoloji ve sosyoloji gibi bilimlerin de başvurduğu zengin bir bilgi kaynağıdır. Carl Jung'un kolektif bilinçdışı teorisi, farklı toplumların benzer mitolojik motifler üretmesinin psikolojik temelini çok güzel açıklar: Ona göre annelik, ölüm, yeniden doğuş, kahramanın yolculuğu gibi arketipler, evrensel insan deneyimlerinin ortak imgeleridir.

Kültürel açıdan mitler, toplumların kimlik inşasında da etkilidir. Japonya'nın Şinto mitolojisi ile kurduğu ulusal aidiyet, kuzey halklarının İskandinav mitleriyle şekillenen dünya görüşü, Orta Asya'da Tengricilik üzerinden gelişen evren tasavvuru bunun en çarpıcı örneklerindendir. Mitler, geçmişle bağ kurmanın yanı sıra geleceğe dair ideallerin ve değerlerin de taşıyıcısıdır.

Modern dünyada bile bunun izleri silinmiş değildir; popüler kültür, edebiyat, sinema ve video oyunları gibi alanlarda mitolojik öğeler tekrar tekrar üretilir. Star Wars serisinde Jedi şövalyeleri ile antik kahramanlar arasında bir paralellik kurmak mümkündür. Marvel evreninde Thor'un ya da Loki'nin varlığı, İskandinav mitolojisinin yeni bir anlatı içinde yeniden doğduğuna işaret eder. Bu yeniden üretim, mitlerin çağlar boyunca esnek ve yeniden biçimlenebilir yapısını gösterir.

Sonuç olarak; dünya efsaneleri yalnızca geçmişin birer kalıntısı değil, bugün hala insanlığın kendini anlamlandırma çabasının bir parçasıdır. Mitolojik düşünce insanın kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gittiğini sorgulamasına imkan tanıyan kadim bir araçtır ve bu yönüyle mitler hala canlıdır. Çünkü insanın hayal gücü, anlam arayışı sürdükçe mitler de yaşamaya devam eder.

Bugün kendi rüzgarımızı bulmak için bir yolculuğun ilk adımlarını atacağız. Mayamızı yoğuran ana yurdumuza, Kafkasya'nın sınır eşiklerine şöyle bir bakıp seyredecek,........

© Dikgazete.com