Kul hakkı, erkek yargı, kadınların yaşam ve gelecek hakkı
Marketten çıkınca biraz hava almak için kaldırımdaki banklardan birine yöneliyorum. Ön tahtası kesilerek konforu asgariye indirilmiş tuhaf banklardan biri boş kalmış sadece. Oturacakken yan banktan bir kadın sesi geliyor: “Buraya da oturabilirsiniz.”
19-20 yaşlarında bir genç kadın, 20:30 sularında işlek caddeye karşı bankta oturmuş bira içiyor. “Sanki her şey normalmiş gibi.”
Kadın cinayetlerinden Diyanet hutbelerine, siyaset-din-toplum üçgeninin yarattığı patriyarkal işbirliğiyle kadınlar için hayat giderek daraltıldığından, onun bu rahatlığı içime ferahlık veriyor. Yanına oturduğumda gözlerinden boncuk boncuk inen yaşları fark ediyorum.
Gözyaşları ve beni yanına çağırmış olması ılık bir şefkat uyandırıyor içimde. “İyi misiniz?” diyorum, “Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?” Teşekkür ediyor, morali bozukmuş sadece biraz.
Duygusal bir mesele olup olmadığını soruyorum, “Yok, öyle olsa hiç umurumda olmazdı” diyor. Sonra kendisi anlatmaya başlıyor…
Anne ve babasının arası bozukmuş, evdeki küçük kardeşiyle yıllardır o ilgileniyormuş, artık bundan ve kavgalarından yorulmuş. Aile içi şiddetten bahsedince kulak kesiliyorum, “Fiziki değil pek, kavga gürültü işte” demesi de şüphelerimi dindirmiyor. Babasını fark etmeden biraz kayırır ve annesine ayrıca gücenik bir hali var: “Bizi çok ihmal ediyor annem” diyor. Bunun şiddete bir gerekçe olamayacağını söyleyince geçiştiriyor. Kendi zorlu koşullarına dönüyor…
Ailesi başka bir şehirde yaşıyor, buraya anneannesinin yanına kaçmış bir süreliğine. Geçen sene kazandığı hemşireliği okumasına ailesi izin vermemiş, okul yine başka şehirde olduğu için. Bir yerde çalışıyormuş, aldığı asgari ücretten hallice para kendisine yetermiş aslında ama babası üçte ikisinden fazlasına anında el koyunca işi bırakmış. Burada, anneannesinin yanındayken bir iş arayabileceğini, böylelikle belki eğitimini de sürdürebileceğini söylüyorum. “Babam izin vermez” diyor, “Son konuşmamızda dönmezsen ben gelip getireceğim dedi…“.
“Sana, kardeşine ya da annene bir zarar vermeyeceğinden emin misin?” diye soruyorum. “Yok, biraz sinirli ama yapmaz öyle bir şey” diyor. Her günün, yakınlarının “Tanırım, yapmaz” dediği erkeklerin aile içi şiddet ve cinayet haberleriyle dolup taştığını hatırlatasım geliyor ama uygun bir zaman değil.
Pek bilmediği bir şehirde, bankta bira içerken gözlerinden yaşlar süzülüyor. 19 yaşında kendini çıkışsız, geleceksiz, umutsuz hissediyor.
Klişeye ve öğüde kaçmamaya çalışarak rahatlatmaya çalışıyorum biraz. Belli ki bu bir yabancı da olsa o an için güven veren biriyle dertleşmeye ihtiyacı var. Patriyarkanın favori iddialarından ‘Kadın kadının kurdudur‘ zırvalıklarına kapılmamasını, ayrıca işlek caddeye karşı bu bira içip gözyaşı dökme eyleminin garip değil, gayet insani bir şey olduğunu düşünmesini istiyorum.
Ufak bir endişem de yok değil. Şiddete, cinayete ‘Onun da........© Diken
