Mutluluk dayatması
Mutluluk, insan ruhunun en kadim meselelerinden biri. Filozofların ve şairlerin peşinden koştuğu ama hiçbir zaman tam anlamıyla garantilenmeyen bir durum.
Aristoteles için mutluluk (eudaimonia) erdemli bir yaşamın doğal sonucu ve ödülüydü; Epiküros için sade yaşamın küçük hazlarında saklıydı; Stoacılar içinse kaderi kabullenmenin ve ruhsal dengeyi sağlamanın bir meyvesiydi.
Doğu kültürlerinde ise mutluluk çoğu zaman bireysel bir zirve değil, bir denge ve uyum haliydi: Konfüçyüs’te toplumsal ve ahlaki uyum, Budizm’de arzuların çözülüşü, Mevlânâ’da aşkın coşkulu teslimiyeti.
Bugünse tablo farklı. Mutluluk artık bireysel bir arayış olmaktan çıkıp bir norm, bir görev, adeta bir zorunluluk haline getirildi. Modern kültür yalnızca üretken, başarılı, estetik olmamızı değil; aynı zamanda her koşulda pozitif kalmamızı da talep ediyor.
Hüzün, kaygı ya da öfke, insan olmanın olağan parçaları değilmiş gibi ‘arıtılması gereken toksinler‘ olarak görülüyor. Ruh, doğal duygusal akışından koparılıp tek renge boyanmış bir tabloya indirgeniyor.
İşte tam da burada karşımıza ‘mutluluğun endüstrileşmesi’ çıkıyor.
1990’larla birlikte öne çıkan pozitif psikoloji, Martin Seligman’ın öncülüğünde umut verici bir açılımdı. Başlangıçta depresyon ve travma sonrası iyileşme süreçlerinde kişinin güçlü yönlerine odaklanarak fayda sağlıyordu. Ancak bu yaklaşım kısa sürede laboratuvarların sınırlarını aşıp kitap raflarına, şirketlerin ‘iyi hisset‘ seminerlerine, sosyal medyanın bitmeyen reçetelerine sızdı.
Bugün ‘şükür günlüğü’, ’10 adımda mutluluk’ veya ‘pozitif düşün’ gibi öneriler, bilimsel araştırmalardan çok reklam sloganlarına benziyor. Pozitif psikolojinin derinlikli kavramları -akış deneyimi (Mihaly Csikszentmihalyi), öznel iyi oluş, yaşam doyumu- pazarlama diline sıkıştırılarak yüzeyselleştirildi.
Kapitalizmin iştahı burada da devreye girdi. Bedenimiz nasıl diyet ve spor endüstrisinin hedefindeyse ruhlarımız da artık ‘mutluluk endüstrisi‘nin tüketicisi. Meditasyon uygulamaları milyar dolarlık yatırımlar alıyor; iyi hissettirmeyi vadeden vitaminler, kozmetikler ve eğitimler gündelik hayatımıza giriyor. Mutluluk, artık bir duygu değil, ölçülmesi, sergilenmesi ve satın alınması gereken bir ürün haline geliyor. Duyguların öznel derinliği piyasa mantığına çevriliyor; ruh adeta bir start-up şirketi gibi optimize edilmeye çalışılıyor.
Sonuç olarak bu tablo görünmez bir........
© Diken
