İlişkilerde bağlı mısınız yoksa bağımlı mı?
Sağlıklı ilişki kurabilmenin oldukça zor olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Özellikle son yıllarda ilişkilerin -deyim yerindeyse- iyice suyu çıktı. Birine değer vermek, saygı duymak, onunla empati kurmak ve bir ilişkiye yatırım yapmak saflık olarak değerlendiriliyor. İnsanların çoğu gününü gün etme peşinde koşarken kendi çıkarları için başkalarını rahatça harcayabiliyor.
Öte yandan bu tablonun tam aksi durumlar da mevcut. Hele ki bizim gibi insanın saçını başka bir insan için süpürge ettiği ilişkilerin yüceltildiği toplumlarda aksi durumlara örnek teşkil edebilecek birçok ilişki türü de görmek mümkün. Bu ilişki türlerinden bir tanesi de bağımlı ilişkiler. Yani ya bir türlü bağ kuramıyoruz ya da bağımlı hale geliyoruz. Diğer bir deyişle yine bir o uçtayız bir diğer uçta. İlişkilerde de grilerde kalamıyoruz.
Bağımlı ilişki, bir kişinin başka bir kişinin bağımlılığa yatkınlığını, ruh sağlı problemlerini, duygusal gelişimindeki aksaklıkları kolaylaştırdığı bir ilişkilenme biçimidir. Bu tür ilişkilerde, bir taraf sürekli olarak kendi ihtiyaçlarını feda ederek diğerini memnun etmeye çalışır ve bu da sağlıksız bir ilişki dinamiğine, yani bağımlı ilişkilenmeye yol açar. Bu durum sadece romantik ilişkilerle sınırlı değildir; ebeveyn-çocuk, kardeş, arkadaş veya iş arkadaşları arasında da ortaya çıkabilir. Özellikle bizim toplumumuzda eşler ve ebeveyn- çocuk arasındaki ilişkiler genelde bağ üzerine değil de bağımlılık üzerine kuruludur.
Bağımlılık kavramı ilk olarak madde bağımlılarıyla ilişkili olarak tanımlandı, ancak daha sonra bağımlılığın hayatın birçok alanında kendisini gösterdiği anlaşıldı. İlişkilerdeki bağımlılık -çok kabaca-bir partnerin duygusal veya psikolojik olarak diğerine aşırı bağımlı olması ve onu kurtarma veya düzeltme ihtiyacı hissetmesiyle kendini gösterir.
İnsanlar bazen madde bağımlılığı gibi bir bağımlılık üzerinden birbirilerine bağımlı hale gelirken, bazen kişi ilişkide olması gereken rolden çıkıp başka bir role bürünür. Örneğin, kadınların -özellikle- çocuk sahibi olduktan sonra eşlerinin de anne rolünü üstlenmesi, erkeğin de eşini sadece anne ve bakım veren olarak görmeye başlaması, dolayısıyla partnerlerin birbirine bağımlı hale gelmesi ve evliliklerinde mutsuz olsalar bile ayrılamaması sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.
Yine ilişkilerde bir tarafın psikolojik problemlerini sık sık masaya çıkartıp koyması, diğer tarafın da onu anlamaya ya da tedavi etmeye çalışması, başka bir deyişle partnerinin terapisti haline gelmesi de bağımlı ilişki döngülerinden yaygın olan bir tanesidir. Bu örneklerin yanı sıra bağımlı ilişkilerin bir çok alt türü ve bu alt türlere verilecek birçok örnek var.
Bakıcı-bağımlı ilişkisi: Bu tür ilişkilerde, bir taraf sürekli olarak bakıcı rolünü üstlenir ve diğer taraf duygusal, finansal veya fiziksel olarak ona bağımlı hale gelir. Bakıcı, diğer kişinin sorunlarını çözmek için kendi ihtiyaçlarını feda eder. Örneğin, yetişkin bir çocuğun kendi sorumluluklarını almaması ve her durumda ebeveynlerinden yardım beklemesi, yani mali sıkıntılar veya duygusal kararlar konusunda sürekli olarak ebeveynlerinin rehberliğine ihtiyaç duyması. Böyle bir ilişki dinamiğinde ebeveynler çocuklarının büyüdüğünü kabul edemeyip sürekli yardım ederek onların bağımsızlaşmasını engeller. Kendileri de bakım verme rolü üzerinden hayata bağlanır.
Kurtarıcı-kurban ilişkisi: Bir taraf sürekli olarak kurtarıcı rolündedir ve diğer taraf kurban olarak kalır. Kurtarıcı, diğer kişinin sorunlarını çözmek için kendini feda eder, bu da kurbanın kendi sorunlarını çözme becerisini kaybetmesine yol açar.........
© Diken
