Dalkavukluk: Gerçeğin üzerine çekilmiş altın varak
Tarih boyunca her iktidarın arkasında, en az düşmanları kadar tehlikeli biri yer aldı; dalkavuk. Silahı kılıç değil, kelimelerdir. En ölümcül darbeyi alkışla indirir. Bir lider düşünün; çevresi gülücüklerle, övgülerle sarılı. Hataları ‘vizyon’, gafları ‘derinlik’, öfke nöbetleri ‘karizma’ olarak sunuluyor. Oysa gerçeğin sesi bu alkış tufanında boğulur.
Dalkavukluk, sıradan bir yaltaklanma değil; bir rejimi içten içe çürüten sinsi bir virüstür. Güç etrafında yankı odaları oluşur. Çünkü hakikati dile getirmek çoğu zaman koltuğu kaybetmekle, hatta hayatla cezalandırılır. Bu yüzden birçok rejim, gerçeğin değil, yaltaklanmanın omuzlarında yükselir.
Bu düzen, güce yakın duranların kendi değerlerini askıya alarak sahte bir sadakat sergilemesiyle kurulur. Dalkavukluk bireysel bir zafiyet değil, sistemin iskeletidir. Gerçek eğilip bükülür, liyakat gölgelenir, eleştiri ihanete eşitlenir. Ortaya çıkan şey, altın varakla kaplanmış bir çöküştür.
Peki bir insan bir liderin hata üstüne hata yaptığını bile bile neden onu alkışlamaya devam eder? Bunun sebebi şahsi çıkarlar mı yoksa omurgasızlık mı? Sahte alkışların arkasında başka sebepler olabilir mi?
İnsan zihni, güçlü olana yakın durmaya meyillidir. Stanley Milgram’ın 1963’teki itaat deneyi, sıradan insanların yalnızca bir otorite figürü “Devam et” dediği için, kendi vicdanlarına aykırı eylemleri bile gerçekleştirebildiğini gösterdi. Bu, insanın yalnızca fiziksel değil, psikolojik güce de boyun eğdiğini ortaya koydu.
Dalkavuk, bu eğilimin uç noktasıdır. Onun amacı yalnızca güce yaklaşmak değil, o gücün bir uzantısı gibi var olmaktır. Burada temel güdü çoğu zaman yetersizlik duygusudur. Kendi varlığını değerli hissetmeyen birey, kendinden büyük figürlere yapışarak bir anlam üretir. Güçlüye yakın olmak, bireye de güç ilüzyonu verir. Bir nevi mental vampirliktir bu, yani başkasının kudretinden beslenerek ayakta kalma çabası. Dalkavuk, alkışlarının sonucunda liderden “Aferin” aldığında ise içsel değersizliğini örten geçici bir parıltıyla aydınlanır. Zamanla buna bağımlı hale gelir.
Ayrıca, otoriter yapılarda doğruyu söylemek riskli, lideri övmek ise kazançlıdır. Bu sistem, Ivan Pavlov’un klasik koşullanma deneylerini hatırlatır. Köpeğe zil çaldığında mama verilir, köpek sonunda zili duyunca salya üretmeye başlar. Dalkavuk da zamanla liderin her sözüne övgü üretmeye şartlanır. Çünkü o övgüler, statü koruma ve yükselmeyle ödüllendirilir.
Erich Fromm’un ‘Escape from Freedom‘ kitabında vurguladığı gibi, bu insanlar özgürlüğün getirdiği belirsizlikten korkar, güçlü figürlere sığınarak psikolojik güvenlik arar. Dalkavuk için düşünmek risklidir; çünkü düşünmek çelişki üretir. O........
© Diken
