Sansür Karar'lı
Sansür en büyük diken; beyin dikeni. Öldürücü bir diken. Bernard Shaw’un sözünü hatırlayın: “Katl, sansürün ekstrem biçimidir.”
Tabii sansürün de dili var. Bazan dili dolandıran bir dil, bazan bulandıran, buran, kesen, bazan kapatan. Karar gazetesi, kapatmayı seçmiş, yazarı Uğur Emek’i kovmuş. Herhalde kovmadıklarını, “Yazılarınıza bir süre ara verelim” dediklerini söylerler. Uğur Emek bu ‘ara’yı kovulmanın kibarcası saymış. Haklı. Sansür, bazan işte böyle kibar bir dil kullanır, kibar değil de kaçamak aslında. Böyle kaçamaklıklar kibarlık sayılıyor ya.
Peki niye kovdu Karar, Prof. Uğur Emek’i?
X’te şunu paylaştığı için:
“Etyen’i Mülkiye’ye asistan alan Yahya Sezai Tezel, ‘osuruyormuş gibi konuşan bu adam, benim hatam’ diyerek, Türkiye’den özür dilemişti. Bilin istedim.”
Serbestiyet’in internet sayfasında Yıldıray Oğur’la Etyen Mahçupyan söyleşiyormuş, Uğur Emek onun üstüne söylüyor bunları. Mahçupyan ne diyor, Uğur Emek haklı mı, bunlar başka konu.
Yıldıray Oğur Serbestiyet’in yayın yönetmeniymiş, aynı zamanda Karar‘da köşe yazarı. Karar‘ın kendiliğinden harekete geçmediğini söylüyor Emek, ya Mahçupyan’ın ya Oğur’un Karar‘a sansür kararı aldırttığını. Bilmiyorum işin bu tarafını. Uğur Emek’in defterinin dürülmesini istedilerse ayrı rezalet, Serbestiyet de o kadar serbest değil ya da ilkesizliği serbestiyet sanıyor demektir, eğer böyleyse onlarca yazarı arasından ilkeli biri çıkıp hesabını sorar nasıl olsa, hatta belki sormuştur bile de benim haberim yoktur.
Hoşumuza gitmeyen, canımızı sıkan sözleri bu kadar kolay sansürleyebiliyoruz hala. Bu gazeteleri yöneten insanların ülkeyi yönettiğini düşünsenize. Bugünden farklı olur muydu?
Meselenin dikkate değer yönlerinden biri de şu: Karar gazetesini yöneten kişiler birzamanlar iktidara pek yakındı, sonra ters düştüler, iktidarın iki yüzünü de tattılar. Hoş ters yüzünü AKP iktidarı öncesinden biliyor olmalılar, yaşları tutuyor, ama ders çıkarmadıkları ortada.
Bu gazetedeki editör ya da yazar arkadaşların tecrübelerinden ders çıkarmaları, bu dersi de okurlarıyla paylaşmaları pek yararlı olurdu.
Yazarlarından Akif Beki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanıydı bir ara ve sansür memuru olarak da çalışıyordu, hükümetin hangi haberi nasıl istediğini, neyi istemediğini medya kuruluşlarına bildiriyor, höt zöt ediyordu. Şahit olduğum bir örneği 5Ne1Kim?‘de anlatmıştım (sayfa 168).
Akif Beki’nin o işten bizzat Erdoğan tarafından –hadi ‘tartaklanarak’ diyelim– kovulduğunu duymuştuk. Akif Beki sonra gazeteciliğe döndü. Dönsün de hiçbir şey olmamış gibi dönmesine ne demeli! Akif Beki başbakanlık basın danışmanlığındaki tecrübesini bir şekilde anlatmalıydı, anlatmalı. Hiçbir şeye, kimseye........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein