Kemal Kılıçdaroğlu’nun hırs ve öfke ‘yürüyüş’ü
Hırs da öfke de insan için. Bazen dizginleyebiliyoruz, bazen başaramıyoruz. Hırslı olanı muhteristen ayıran, sanırım, bir ölçü tutturmakla ve özsaygıyı yitirecek çizgiyi aşmamakla ilgili tutum.
Siyaset alanı ve o alanın baş aktörü siyasetçiler hırs sözcüğünün vücut bulmuş hali, yalnızca Türkiye’de değil kuşkusuz, her yerde. Konumuz Türkiye.
Atatürk’ün de hırsları vardı, İsmet Paşa’nın da, Celal Bayar’ın da… Demirel şu kadar yıl iktidar kaldı, diyoruz; nasıl kaldı; birkaç kez “Artık işi bitti” denmesine rağmen nasıl yeniden ve yeniden zirveye tırmandı. Ecevit, ayakta duracak hali kalmamışken iktidarda kalmaya çabalıyordu. Erbakan son zamanlarında oturarak konuşma yapabiliyordu, ama konuşuyordu. Hâlihazırdaki iktidar mensuplarından söz etmeye gerek var mı?
Hırs, ihtiras ve azim, onca ‘siyaset esnafı’ içinde yıldızı parlamış siyasetçilerin başat nitelikleri. Bizatihi ‘yönetme’ iddiasının kendisinde var o hırs ve hatta kibir. Bu satırları okuyan kaç kişi, “Ben 85 milyon nüfusu olan bir ülkeyi yönetmek istiyorum” der? Var mı böyle bir arzunuz? Nasıl bir insan, geriye kalan herkesi yönetmek ister?
Siyaset esnafı içinde bu arzusunu gerçekleştirenler ve başaramayanlar var. Bir de arafta kalanlar, çok yaklaşanlar, çizgiyi geçmek üzereyken çelme yiyenler, nefesi kesilenler… Amiyane tabirle, iktidar tutkusu ‘içinde kalanlar.’
Muhalefetin en büyük partisi CHP. Bu yüzden, bir seçimde, oy versin ya da vermesin muhalif seçmenin yüzünü döndüğü parti konumunda. Onun göstereceği cumhurbaşkanı adayı muhalefetin en yüksek oy alan ismi olacak. Demek ki CHP’nin adayı yalnızca CHP’lileri değil, milyonlarca seçmeni ilgilendiriyor ve bu hükümet sisteminde yurttaşın en çok ‘aday’ ismiyle ilgilenmesinden daha doğal bir şey yok.
CHP’nin öne çıkan iki aday ismi var. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. İmamoğlu hırslı bir siyasetçi. Yavaş da hırslı bir siyasetçi. Bir gariplik yok, hırslı oldukları için o kendilerini o makama lâyık görüyorlar. Adaylık macerasının nasıl ilerleyeceğini, ön seçim ve sonuçlarını yaşayarak göreceğiz. Unutmadan, bir de ‘danışmanlar’ var tabii, onların ihtirası ayrı fasıl.
Kılıçdaroğlu da ‘diğerleri gibi’ son derece hırslı bir siyasetçi. Mülayim, sakin, güvenilir görünümün altında bir yanardağ var gibi. Biri diğerine tezat oluşturmaz kuşkusuz; mesele, o yanardağın, harekete geçtiğinde ‘sükuneti’ ne ölçüde bozduğu, ‘güvenilirliği’ne halel getirip getirmediği.
Hırs ve öfke, kontrolden çıkma belirtisi sergilediğinde nahoş görünüyor, çevreyi tahrip etmeye başlıyor.
Kılıçdaroğlu, 2009 yerel seçimlerinden bugüne siyasetin merkezindeki isimlerden biri. Sosyal demokrat siyasetçilerin kibri ve beceriksizliği sayesinde Ankara’yı neredeyse çeyrek yüzyıl yönetebilen birini, Uğur Dündar’lı tartışma programlarında nakavt edişiyle parladı. Ardından, 2009 yerel seçimlerinde CHP’nin İstanbul’daki oy oranını artırdı. İlk kez o seçimde takip ettim kendisini ve ilk yazımı da........
© Diken
