menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gençlerin, öğrencilerin derdini anlamak çok mu zor!

58 0
28.03.2025

Böyle zamanlarda, o sokaklarda gösterilere katılanların ‘nasıl insanlar’ olduğunu, daha doğrusu ‘dünya görüşlerini’ tam anlamıyla tespit etmek mümkün değil. Birbirine yakın yaşlarda yüz binlerce genç insandan söz ediyoruz. Gezi eylemleri ardından yıllarca Gezi çözümlemesi yapıldı. Dolayısıyla, değerlendirirken kolaya kaçmamakta yarar var.

Gösterilere tanık olan herkesin protestoculara dair bazı tespitleri var kuşkusuz. 10’lu yaşların sonu, 20’li yaşların başındalar. Demek ki, AKP’li yıllarda doğmuş, başka bir iktidar partisi ve yönetici görmemiş nesil. AKP’nin ‘altın yılları’ olduğu iddia edilen 2000-2010 arasında doğanlar. Biraz bilinçlenmeye başladıkları zaman ise 2015 seçimleri sonrası. Kısacık bir zaman diliminde bir darbe girişimi, iki yıl süren OHAL rejimi, dünyayı sarsan salgın hastalık ve berbat bir ekonomik altüst oluş gördüler. Pek talihli bir nesil sayılmaz.

Barış sürecine son verilen ve Kürt siyasal hareketi ile o harekete yakın duran herkesin bile isteye kriminalize edildiği süreci, belki ‘biraz’ hatırlıyorlardır. Büyüdükleri esnada feci bir kırılmaya tanık oldular. Bakınız, 2014 yılında Selahattin Demirtaş cumhurbaşkanlığı seçim propagandası esnasında Boğaziçi’ne gelmiş ve sınıfımdaki her görüşten öğrenci Demirtaş’ı dinlemeye gitmişti. Yalnızca 11 yıl önce. Bugün sanki tarih öncesinden bir anı gibi. Diyeceğim, çok kısa sürede dönüşerek sertleşen siyasal koşullarda büyüyen gençler.

Gördüklerimden ve okuduklarımdan anladığım kadarıyla, her muhalif telden, farklı ideolojilere sahip yurttaşın katıldığı yürüyüş ve mitinglerde milliyetçi protestocuların sayısı az değil. Dolayısıyla, katılan Kürt gençler varsa da (ki var kuşkusuz) sembolleriyle fazlaca görünür olmak istememeleri anlaşılır. Genel gözlemler, protestocuların bir kısmının kelimenin gerçek anlamıyla ‘geleceksizliğe’ mahkum edilmiş yoksul gençler olduğu yönünde. Yoksullar ve bunu aşma ihtimalleri olduğunu düşünmüyorlar. Bir kısmı ama, hepsi değil, iyi okullardan gelme üniversiteli. Kesinlikle birörnek olmayan, belli bir ideoloji etrafında kümelenmemiş yığınlar. En sık işitilen slogan; adalet.

Kişisel deneyimden hareketle, bu kuşak hakkında -genellenmesi mümkün olmayan- birkaç şey söyleyebilirim…

Yıllar sonra üniversiteye döndüm ve bir kuşak öncesiyle şimdikileri karşılaştırma şansım oldu. Her derste, başlamadan önce öğrencilere bir süre tanıyor ve konuşmak istedikleri bir şey olup olmadığını soruyorum. Herhangi bir konuda. Öncekilerle karşılaştırılmayacak ölçüde suskunlar. Ağızlarından kerpetenle söz alıyorum. Bazen konuşuyorlar, zaman zaman canlı da oluyor, ancak genellikle söz almıyorlar. Ders ardından bunun nedenleri hakkında konuşanlar var. ‘Cimer korkusu’ diye bir vaka söz konusu, ihbar edileceklerinden, bunun ileride yaşamlarını etkileyeceklerinden endişeliler. Hocalar için de geçerli bu endişe. Akıl almaz........

© Diken