menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ciddiye alınmamayı reddetme hakkı

70 1
05.04.2025

Birinci yazı…

Her bakımdan ilginç bir dönemden geçiyoruz. Anayasa tarihimiz bakımından en dikkat çekici gelişmelerden biri, Türkiye sağının 1950’lerden bugüne amentüsü sayılabilecek ‘milli irade’ kavramının ‘el’ ve ‘anlam’ değiştirmesi.

1960’lardan sonra büyük ölçüde Celal Bayar’ın adı ve sözleriyle ‘siyasi söylem’e dönüşen, başta Demirel olmak üzere tüm sağ liderler tarafından sıkça başvurulan milli iradecilik, herhalde ilk kez bu denli açık biçimde CHP tarafından sahiplenildi ve hâlihazırdaki koşullarda anlamı ‘kısmen’ değişti. Demokrat Parti’den miras ‘çoğunlukçuluğu’ -bir başka coğrafyadan bakarsak bonapartizmi- anlatan ‘milli iradecilik’, şimdi Ekrem İmamoğlu ve diğer CHP’lilerin, hatta muhalefetin kahir ekseriyetinin ‘çoğulculuk’ talebinin ifadesi haline geldi. Söz konusu kritik tarihsel dönüşümü bir başka yazıda örneklerle anlatmaya çalışacağım.

Son günlerdeki boykot tartışmasına ‘anayasal’ açıdan nasıl yaklaşılabilir? Bu yazı anayasa tarihi, ikinci yazı yürürlükteki anayasanın metniyle ilgili olacak.

Türkiye sınırları içinde yaşayan 80 küsur milyon yurttaşız. Devlet ile aramızda hukuksal bir bağ var ve ‘yurttaşlık’ o bağın anayasal adı. Eh, ‘anayasal bağ’ olabilmesi için bir de anayasaya gereksinim var kuşkusuz. Yürürlükteki anayasa, belli bir sistematiği takip ederek önce genel hükümlere, ardından hak ve özgürlüklere, sonra devlet organlarının örgütlenmesine yer verir. İnsanın hakları, devlet örgütlenmesinden önce gelir.

Söz konusu örgütlenmede başat devlet güçleri farklı organlar arasında bölüştürülmüştür. Birileri yasa yapar, birileri o yasaları uygular, birileri de yasaya uymayanı yargılar. Yasa yapma gücü yasama organındadır. İsterseniz parlamento, isterseniz meclis diyebilirsiniz.

Meclisler yasa yapma yetkisini ne zaman ve nasıl elde etti? İşte bu sorunun yanıtı ile yurttaş hakları arasında güçlü bir bağ var.

Önce 13-14’üncü yüzyılda İngiltere’de, yüzyıllar sonra ABD’de yaşanan bazı gelişmeler meclislerin yasa yapma yetkisini ele geçirmesini sağladı. İngiliz meclisindeki temsilciler, savaşlar için paraya/vergiye ihtiyaç duyan hükümdarlarına, “Vallahi şekerim, eğer vergi salmak istiyorsan sana sunduğumuz şu dilekçelerdeki uyruk taleplerini kabul edeceksin” dedi ve zaman içinde -o dilekçeler yasa metinlerine........

© Diken