Bir aday bir adaya, gel beraber…
Anayasal ilkeler konusuna devam (5)
Son yazı, günü geldiğinde ‘Hâlihazırdaki sistemden vazgeçilir mi?’ sorusunu yöneltmişti.
Ne zaman yapılacağı belli olmayan bir seçim için ana muhalefet partisinin aday belirleyip belirlememesi gerektiği, bunun yolu yordamı, ‘Erken mi yoksa zamanlı mı’ sorusu ve tek aday-iki aday taktikleri hiç kuşkusuz tartışılır, konuşulur. Ancak, CHP’nin taktik nedenlerle iki adayla seçime girmesi gerektiği yolundaki öneri, doğrusu bana en fantastik geleni. Yanılıyor olabilirim, buna mukabil, adaylık/seçim konularının kâğıt üzerinde göründüğü gibi sonuç vermediğini, seçim yarışının ‘şişede durduğu gibi durmadığını’ son seçimler yeteri kadar kanıtlamış olmalı.
İmamoğlu ve Yavaş aday olduğunda milliyetçilerin Yavaş’ın yanında saf tutacağını, İmamoğlu’na şedit bir dille yükleneceğini (proje vs.), iktidar çevresinin iki adayı birbirine düşürmek için her şeyi yapacağını ve muhtemelen başaracağını, seçim ikinci tura kaldığında birinin seçmeninin olduğu gibi diğerini desteklemeyeceğini düşünmek, çok mu kötümser bir tahmin? Ayrıca, ‘Biri olmazsa diğeri olur‘ denen iki isim farklı kişilik ve ideolojiye sahip. Bana, böylesi bir ‘Zihni Sinir taktiği’ en çok iktidar sevip destekler gibi geliyor.
Bu satırları yazmaya başlarken Gaziantep’te olup bitenler esnasında değerli bir sendikacı tutuklanmış, iletişim başkanı kişi, hakkında ‘davalar olan’ İmamoğlu’nu ‘alıştığımız üslup’la küçük görmeye çalışan bir açıklama yayınlamıştı. Özgür Özel ise eski üye bir belediye başkanının kurultayın iptali için açtığı davaya sinirleniyordu. Dün aynıydı, yarın da benzer gelişmeler olur muhtemelen. Belli ki giderek ağırlaşan koşullarda yapılacak bir cumhurbaşkanı seçiminden söz ediyoruz. Her neyse… daha zaman var ve sonumuz hayrolsun!
Konunun dönüp dolaşıp cumhurbaşkanı seçimine gelişinin nedeni, evet, devlet başkanının sistemin en güçlü figürü olması. 1909’dan bugüne hiçbir anayasamızda tanınmamış olağanüstü yetkilere sahip ve sorumluluğu bulunmayan (cezai sorumluluk vs. önemli şeyler değil) bir devlet başkanı modeli. Türkçesi: İyi giden bir şey varsa tek sahibi, kötü giden bir şey olduğunda sorumluluğu bulunmayan, ezcümle, var olan demokratik sistemlerde eşi benzeri bulunmaz bir konum.
2017’de anayasa tarihimize taban tabana zıt, ‘Meclis üstünlüğü’ ilkesinin terk edildiği bir hükümet biçimi kabul edildi. Eskisi, sorunları olan parlamenter sitemdi. Sistem eleştirisi, ancak eski sistemin doğru biçimde ele alınmasıyla mümkün ve anlamlı olabilir. ‘Yeni olan’ OHAL koşullarında ve hiçbir karşı çıkış dikkate alınmadan kabul edildi; ‘eski olan’ ise yıllar boyunca türlü açmazlarıyla tartışma konusu olmuştu.
Kısaca: Cumhuriyet’in ilk anayasası devlet kuran bir anayasaydı ve karma nitelikte olsa da Meclis hükümeti-parlamenter sistemi nihayetinde benimsemişti. 1960’a dek cumhurbaşkanlığı yapan üç ismin gücü anayasadan değil, tarihsel önemlerinden geliyordu. 1961 Anayasası siyasal demokrasiyi hedeflemişti ve klasik bir parlamenter........
© Diken
