Siyavuşpaşa’da adıyla sanıyla ‘ince ayarlı’ bir mekan
BEHZAT ŞAHİN
İsmi tuhafıma gitti; ne alâka, sen bir mahalle birahanesi-meyhanesisin, ama tabelanda kocaman ‘TURKISH PUB’ yazıyor. Biraz da ‘Buradan iyi mavra çıkar’ art niyetiyle gittim. Yoksa buranın varlığını öğreneli bir hafta bile olmadı, yine de keyfi sıralamamın önüne aldım. Ve işin aslını öğrenince hafif morardım. Markanın arkasında benimkinden kat kat üstün bir ticari zekâ -ki, zaten onlardan milyonlarca var- yatıyormuş.
Bahçelievler Siyavuşpaşa’ya yıllar var yolum düşmedi. Vesile oldu. Uzun zamandır bir mahalle meyhanesinde buluşmaya niyet edip bir türlü buluşamadığım bir arkadaşımla da takvimimiz nihayet uydu. Benim takvim daha esnek de o, özellikle içki piyasasına çok emeği geçmiş, meyhane ve rakı kültürüne destek için elinden geleni yapmış bir profesyonel yönetici. Burayı biraz da ona muziplik olsun diye seçmiştim.
Erken çıktım yola. Niyetim Taksim’den İETT’nin, son durağı Yenibosna Metro olan 73 hat numaralı otobüsüne binip Bahçelievler durağında inmek. Ortalık Galatasaray formalı-atkılı, bağrış-çağrış insanlarla dolu. İşte o zaman anladım yine yanlış bir gün seçtiğimi. Halbuki günlerden Salı. Bugün de mi?
Otobüsten indikten sonra geze geze ulaştım Turkish Pub’a. Tabelada daha küçük harflerle ‘Sait’in Yeri’, ‘Restaurant’ ve ‘Kavzan’ ibareleri de var. Siyavuşpaşa Mahallesi, Siyavuşpaşa Caddesi’ndeki 10 numaralı Dilek Apartmanı’nın girişinde hemen. Siyah-beyaz fotoğraflarla kaplı camlarından içeriyi görmek mümkün değil ama fotoğrafların üstüne yapıştırılmış ‘Futbolseverler Haydi Ekran Başına’ çıkartmasını görünce, maçın tam göbeğine düştüğümden kuşkum kalmadı. Bizim muhabbet güme gidecek.
Girdim içeri. Girişin hemen sağında fıçı biranın da servis edildiği bar bankosu, arkasında adisyonları da tutan bir beyefendi var. Gözüme boş masalar çarptı ama üstlerindeki ‘Rezerve’ plakasını görmemişim. İki kişi olacağımızı, rakı içmek istediğimizi söyledim, bir yandan da hangi boş masaya otursam diye düşünürken. “Üst kata alalım sizi” dedi, asma katı işaret ederek. Ama orası da benim amacıma uygun değil. Hem daha ışıkları bile yanmıyor, belli ki boş…
Doktorlardan özendiğim ama bizim meslekte kullanabileceğin o hayati anın gelmesi imkânsıza yakın olan replik, burada işe yaradı. “Durun!” kısmını atlayıp “Ben de meyhaneciyim. Bir de mahalle meyhanelerini yazıyorum, buraya geliş amacım da bu. Eğer sizi zorlamazsa bu katta bir yer gösterebilir misiniz?” dedim. Neyse ki anlayışla karşıladı.
Barın bitiminde başlayan duvar dibine dört sıra dizilmiş dörder kişilik yüksek bira masalarının sonuncusunda oturan iki gencin yanını göstererek, “Şimdilik şöyle otur, kalkan olunca bir şeyler ayarlarız.” Ben oturmaya hazırlanırken gençlerden biri, “Abi burası kombine, bin 500 lira” dedi. Bende bunun espri olduğunu kavrayacak futbol kültürü yok; kavrasam da nasıl cevap verilir, bilmem. Esprilerinin içine etmenin ayıbıyla kıvranırken neyse ki barın bitimindeki ilk masada oturanlar kalktı, beni oraya çağırdılar. Bin 500’den kurtuldum böylece.
Dükkân boş olsaydı da bu masayı tercih ederdim. Sırtımı bara verip yerleştikten sonra bir bira söyledim; arkadaşımın gelmesine zaman var. Tek markanın şişesi de fıçısı da mevcut. Ortada ve soldaki duvar dibinde de dörder kişilik dört sıra masa var. Ama onlar normal boyutlarda. Salonun sonunda meze dolabıyla ayrılan mutfak, onun sağında asma kata çıkan merdiven ve erkekler tuvaleti girişi göze çarpıyor.
Tam karşımda at yarışı yayını verilen ekran, solunda meze dolabının üstünde de birazdan başlayacak maçın yayınlanacağı daha büyük bir ekran var. Aynı ekrandan bir de........
© Diken
