“Kar Yağarken” Kaybolan Kuşak…
Nedendir bilmiyorum ama uzun bir zamandır roman okumadım. Oysa bir zamanlar bizim kuşak ne de çok roman okurdu. Halen okumalarını roman üzerinden devam ettirenleri biliyorum. Oysa şimdilerde bizim kuşağın büyük bir çoğunluğu değil roman okumayı, kitap okumayı bile ıskaladı. Başka başka mecralara kaydı ve farklı meşgalelerle hayatın çarkı içerisinde eriyip gitti. Eriyip gitti demek, bir haksızlık mı olur bilmiyorum ama o dönem hayal, heves ve ideallerini yaşayamadan kaybolup gittiği kesin. Şarkıları yarıda kesildi. Hedeflerine varamadılar, ideallerini sahneleyemediler. Perde bir düdük sesiyle kapandı adeta. Çil yavrusu gibi dağılıp kayboldular. İşte benim ‘Kayıp Kuşak’ dediğim 90 Kuşağı bu… Siz buna X Kuşağı da diyebilirsiniz.
Peki daha sonra ne mi oldu?
Yapay bir güç dişiyle, tırnağıyla, alınteri ve göz nuruyla ama en önemlisi tüm içtenliği ve samimiyetiyle oluşturduğu bu sermayeyi aldı, ölçtü, biçti, eğitti, öğüttü ve tepe tepe kullandı. Helal-hoş olsun diyebilirsiniz, başka bir şey de!…
Sahi, niye bunları yazıyorum ki?…
Her kuşak kendi döneminin iklimiyle doğar, büyür, gelişir, serpilir… Yaşadığı dönemin hadiseleri bazen kırılmalara, kırışmalara, kalkışmalara sebep olurken bazen de yeni yollara, yıllara, ufuklara kapı aralar.
Yakın zamanda okuduğum bir roman böyle bir girizgâh yapmama sebep oldu.
Selvigül Kandoğmuş Şahin’in Okur Kitaplığı’ndan çıkan (Ağustos 2024) çiçeği burnunda Kar Yağarken romanından bahsediyorum. Selvigül Kandoğmuş Şahin samimi, dertli, dirayetli, dava sahibi bir yazar. İyi bir hikayeci olduğunu biliyoruz zaten. Gürül gürül akan bir kalemi var. Yazdıklarının çoğu yaşanmışlıkları içinde barındırır. Sadece yazmaz, resmeder de aynı zamanda. Bu da onun başka bir meziyeti. O nedenle de yazdıklarını hep değerli bulmuş, önemsemişimdir.
Selvigül Kandoğmuş Şahin bu sefer bir dönem romanıyla çıkageldi. Benim özelde Kayıp Kuşak olarak adlandırdığım 90 Kuşağı dönemi yani. O dönemin ruhunu romanına konu edinmiş Selvigül Kandoğmuş Şahin. Zaten kendisi de o kuşağın bütün hislerini, hayallerini, handikaplarını, açmazlarını, aşklarını, hüzünlerini… yaşamış biri. Bir dönem şahitliğini yazıyor aslında Selvigül Hanım. O nedenle de çok kıymetli bir çalışma Kar Yağarken romanı. Çünkü yarım kalan bir yürüyüşü, tamamlanmamış bir sevdayı anlatmaya çalışıyor roman diliyle.
Kayıp bir kuşağın dramı var bu romanda. Düşleri, düşüşleri, aşkları, hüzünleri, hevesleri, hedefleri, hayalleri, mücadeleleri … hepsi ama hepsinden daha fazlası var.
Roman, Amerika’nın 1990 yılının başında Irak’ı bombalayıp o meşhur 17 Ocak’ta Çöl Fırtınası harekâtına başladığı tarihle sayfalarını okuyucuya açıyor. O dönemin karmaşık, puslu atmosferinde üniversitede okuyan gençlerin halet-i ruhiyesi sayfalara taşınıyor. Gençler, Irak Harekâtını bütün benliğiyle içlerinde yaşıyorlar. Bombardımanlar, katledilen bebekler, çocuklar, işkence gören gençler, kadınlar… Olaylar zinciri ve yaşadıkları karamsarlık, hayal kırklıkları, çaresizlikler 1997’de gerçekleşen ve bin yıl sürecek denilen 28 Şubat post-modern darbesine kadar bu minvalde akıp gidiyor. Tabii yine bu arada 1992-1995 yılları arasında Avrupa’nın göbeğinde tüm insanlığın gözü önünde cereyan eden Bosna-Hersek soykırımına da şahitlik yapılıyor. Zaten hem dünyada hem de Türkiye’de tarihin yön değiştirip kırılma yaşadığı bir dönemdir bu tarih aralıkları. O nedenle de bu dönem içinde........
© dibace.net
