Felaketler Karşısında Etik Duruş: Doğa, İnsan ve Sorumluluğun Sınavı
İnsan, yalnızca başına gelenle değil, ona verdiği cevapla tanımlanır. Deprem, savaş, açlık gibi felaketler; insanın hem bedenini hem vicdanını sarsan aynalardır. Bu aynada yüzümüzü görmeye cesaretimiz var mı?
Doğa ve İnsan Elinin Felaketleri
Tarih boyunca insanlık, doğanın sarsıcı yüzüyle -depremlerle, fırtınalarla, sellerle- olduğu kadar kendi elleriyle yarattığı yıkımlarla da -savaşlarla, kıtlıkla, açlıkla- sınanmıştır. Bu olaylar yalnızca fiziksel bir yıkım değil; aynı zamanda insan aklını, vicdanını ve ahlâkını da sorgulayan varoluşsal bir çığlıktır. Burada sorulması gereken asıl soru şudur: Bu çığlık karşısında nasıl bir etik duruş sergilemeliyiz?
Leibniz: Kötülüğün Gölgesindeki İyilik
Gottfried Wilhelm Leibniz, dünyanın Tanrı tarafından yaratılmış “mümkün dünyaların en iyisi” olduğunu savunur. Görünen kötülükler -ister doğa felaketleri isterse insan eliyle yaratılmış savaşlar olsun- evrensel bir iyilik sisteminin içinde yer alan zorunlu unsurlar olarak görülür. Ancak bu yaklaşım, mağdurun acısını açıklamakta çoğu zaman yetersiz kalır; çünkü yıkımın ortasında “en iyi dünya” söylemi, teselliden çok, yabancılaşma doğurabilir.
Camus: Anlamsızlığa Karşı........© dibace.net
