Yılmaz: “Anlatmak Gerçeğe Dair Bir Vurgu İçerir; Hikâye Etmekse Kurmacaya Dairdir.”
Sene başında “Şark Ekspresi” adlı kitabınız yayımlandı. Okuru bol olur umarız. İlginç bir adı var kitabınızın. Kitaba bu adı vermenizin nedenleri var mı? Niye “Şark Ekspresi”?
Şark Ekspresi Paris-İstanbul treninin adı aslında bildiğiniz gibi. Bizde de Doğu Ekspresi var ve sanırım Gence’ye kadar gidiyor, Nizâmî’nin memleketine. İki yolculuğun vahdeti aslında bu kitap, iki yolcunun da. Ve aslında çok da şiirsel Şark Ekspresi.
Doğu nerede başlıyor nerede bitiyor, bu öteden beri tartışma konusu biliyorsunuz. Kitap da sınırları ihlâl ediyor, haddimizi biliyor muyuz, bunun için yazıldı gibi geliyor bana. Gerçek sebebi ise asla bilemeyeceğim.
“Şark Ekspresi”ni bütünüyle herhangi bir edebi tür içinde değerlendirmek doğru olmaz sanırım. İçinde romandan, şiirden, tarihten, sanat tarihinden, teolojiden, tasavvuftan, musikiden, resimden… parçalar barındıran bir metin. Bir anlatı… Bize bahseder misiniz kitabınızdan?
Hilmi Hoca’mın bir belirlemesi var, bu kitabın ‘anlatı’ olmadığı kanaatinde. Parçalı metinlerin birer vagon olarak ‘okunabileceğini’ düşünüyor. Aslında her bölüm uzun bir cümlenin kelimeleri olarak da düşünülebilir. Tren bir cümle-âlem.
Yolculuk yapan herkes aynı kişidir gibi geliyor bana, hangi yöne olursa olsun. Ya da şu: Dâimâ yolculuk düşlerindeyiz. Zaten kitaptaki yolculuğun da bir düş mü gerçek mi olduğu belli değil. Bu bulanık alanı çok seviyorum. Ne oluyorsa orada oluyor. “Olan oldu olacak olan da oldu” aslında.
“Trenlerin Kralı”, “Kralların Treni” olarak bilinen “Şark Ekspresi” Batının ilk lüks trenlerinden. Krallar, asilzadeler, diplomatlar, siyasetçiler bu trenin yolcularından. Aynı zamanda Edebiyatçı, sinemacı birçok ünlü ad da bu trenle yolculuk yapmış. Dünya edebiyatı ve sinemasındaki önemli yapıtların kurgusuna mekân olmuş “Şark Ekspresi”. Agatha Christie, John Dos Passos, Graham Green bu adların başında gelir. Türk edebiyatında “Şark Ekspresi” gerekli ilgiyi gördü mü? Yer verildi mi edebiyatımızda bu trene?
Bildiğim kadarıyla Şark Ekspresi’ne dair pek bir şey yok edebiyatımızda. Ama tabii gözümden kaçmış da olabilir bazı metinler. Tren anlatıları, tren konulu üretimler var elbette. Spesifik olarak Şark Ekspresi hele bizim Şark Ekspresi’mizle ilgili bir kitap hatırlamıyorum ben.
“Bu kitap, aynı anda doğuya yani Kars’a ve batıya yani Ohri’ye yapılan yolculuğu (yoksa raks mı demeliydim) hikâye eder. Evet evet anlatmaz, hikâye eder…” diyor kitabınızın anlatıcısı. Anlatmakla hikâye etmek arasında ne gibi farklar var?
Anlatmak gerçeğe dair bir vurgu içeriyor bana göre, hikâye etmekse kurmacaya ilişkin. Düş kurulur meselâ anlatmaktan ziyâde. Dolayısıyla hikâye etmenin bir müziği vardır, edâsı, âhengi vardır. Tıpkı trenin âhengi, edâsı, müziği gibi…
“Şark Ekspresi” dikkatli okuma gerektiren birer metin. Klasik edebiyata da modern edebiyata da göndermeler var. Metinlerarası ve üstkurmaca gibi anlatım tekniklerini kullanıyorsunuz. Kitabınız şiirsellliğinin yanısıra deneysel ve yenilikçi bir anlatıma........
© dibace.net
