Orhan Baş, Kaideleri Bozan Bir İstisna…
Özgürlük, bağımsızlık ve özgüven söylemlerinin vitrinlerde parlatıldığı, fakat insanın her zamankinden daha çok sisteme bağlandığı zamanlardayız. Maddi ve manevi iktidarlar damarlarımızda dolaşırken, kimlik sandığımız pek çok şeyin aslında bize verilmiş etiketlerden ibaret olduğunu fark etmiyoruz. İnsan bürokratik çarkın dişlileri arasında kendi hikâyesini kaybediyor; kitle olmak, sıraya girmek ve hazırolda yaşamak dayatılıyor. Sorgulayan birey değil, sessiz uyum bekleniyor. Sistemin muhkem kaleleri, uysallaşmayanı dışarı sürmekte tereddüt etmiyor.
Yine de dayatılmış her düzene kafa tutan, kaideyi bozan, kalıpları tabuları reddeden istisnalar var. Kalabalığın uğultusundan sıyrılan, vitrinde görünmeye çalışmayan, gözlerindeki hüzün ve sözlerindeki sahicilikle hemen tanınan insanlar… Kitleden olmayı reddedenler; kendine biçilen kaderin değil, kendi menkıbesinin peşine düşenler. ‘Gidilemeyecek yol yoktur, dönülemeyecek yol da…’ diyenler; uzakları hayal edenler. Onları tanımak için aynı frekansta olmak gerekir; aynı duygu atmosferinde. Çünkü sahici insanlar kendilerini ortaya atmaz, konuşmuş olmak için konuşmaz, sızlanmaz, şikayet etmez, dedikodu muhabbetlerden sakınır. Çoğu zaman olanı biteni, konuşulanı dinler ama sükunet içinde…
Orhan Hoca… Onunla, küçük bir dağ köyünün okulunda karşılaştım. Öğretmenler odası; borsa sohbetleri, kredi muhabbetleri ve ruhu daraltan, gündelik yaşamın gürültüsü ile dolu. Ne o girerdi bu mevzulara ne de ben… Teneffüslerde kısa çaylara sığdırdığımız uzun edebi, felsefi, sosyolojik yolculuklarımız olurdu. Okuduklarımızdan, hayatın acıtan yaralarından, çoğunluğun dert ettiği ama bizim dert........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein