Yazmanın da Doğal Bir Akışı Var
Bazen bir konuyu yazmak üzere masaya otururum. Ne yazsam içime sinen akıcılığı yakalayamam. Cümleler doğal güzelliğine kavuşamaz. Konu tam kıvama gelmez. O vakit yazmayı bırakırım. Hiç beklemediğim bir zamanda yazma coşkusu başlar. Yazı kafamda düzene girmiş, yazılmış, sadece kâğıda dökülmesi kalmış gibi hissederim. Sonra bir şiir gibi yazmaya başlarım.
Dostum Hasan Yücel’le edebiyat sohbetlerimiz olur. Konu bazen öyle derinleşir ki daha önce hiç düşünmediğimiz mecralarda düşünce ve duygularımız zenginleşmeye başlar. Yazılsa çok özgün bir deneme yazısı ortaya çıkacak. Ben “Bu konuyu kaleme alırsın artık” derim. “Bakarız” diyerek cevap verir. Çünkü bana göre sipariş üzerine bir yazı algısı zihni baskılamakta, yazı yazmanın doğal akışını zorlaştırmaktır. Bazen doğal akışı yakalayınca o konu hiç umulmayan bir zaman yazılmakta, doğal akış olmayınca da yazılmamaktadır.
Bazen kendi çevremden kitap tanıtımı için ricalar veya beklentiler oluşur. Övgü beklentisi beni sınırlar. İçimdeki doğal yazı yazma akışını zora sokar. Zorunlu bir görev gibi yazı yazınca yazının iç enerjisini hissedemezsiniz.
Bir Zen hikâyesi vardır.
“Bir Zen ustası resim yapıyordu. Ve baş müridini yanına oturtup, resim mükemmel........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein