Günler geçerken...
Pınar Kür... Edebiyatımızın cesur kadınlarından biri daha sonsuzluğa göçtü.
Hayatın, edebiyatın ve kadın olmanın karmaşık örgüsünü sözcüklerle ilmek ilmek dokuyan, inceden inceye işleyen bir yazar. Arkadaşım. Diyarbakır’da, Adana’da ya da Havana’da yoldaşım. Hep, her zaman, her yerde cesur ve dimdik... Sadece yazdıklarıyla değil, duruşuyla da örnek olan bir insan.
Eğer edebiyat bildigimiz ve bilmediğimiz dünyalara yepyeni ufuklar açmaksa Pınar Kür bunu ve daha çoğunu gerçekleştirdi. Okurlarına essiz bir okuma tadı, okuma keyfi, okuma mutluluğu sağladı. Kullandığı özgün dilin yazılarındaki “müziğin” bunda büyük payı vardı. Ataerkil düzene karşı bireyi ve toplumu sorguladı. Kimi zaman öfkeli, kimi zaman ironik ama her zaman bilinçle sorguladı.
PEN Yazarlar Derneği’nin duyurusunda vurguladığımız gibi öykü ve romanlarında kadın kimliğini, toplumsal ve bireysel baskıları ve özgürlükleri sorguladı.
Pınar Kür, tüm okurlarının vicdanına kazınmış karakterler yarattı, en çok da kadın hikâyelerini anlattı. Susturulan kadınları, görünmeyen acıları, bastırılan arzuları ete kemiğe büründürdü. Asılacak Kadın’daki gibi, kimi zaman idam sehpasında bir kadını, kimi zaman Yarın Yarın’daki gibi, özgürlüğün kıyısında bir genç kadının çırpınışlarını... Bir Cinayet Romanı’nda “faili meçhul” diyerek üstü örtülen hakikatlerin, aslında en -çok- yakınımızda olduğunu gösterdi.
Pınar Kür cesurdu. Cinselliği dile getirmekten korkmadı. Dirençliydi. Yasaklanan kitaplarını, kalemini, sözünü düşüncesini her daim savundu.
Artık dinlenebilirsin sevgili Pınar. Başta sevgili biricik oğlun Emrah Kolukısa’ya ve tüm sevenlerine sabır diliyorum. İyi ki varsın. İyi ki seni........
© Cumhuriyet
