Bağımlılık ve kimlik
Ah şu bağımlılık yok mu! Berbat bir hastalık! Ülkemizde örneklerini en sık gördüğümüz gibi kimi koltuk bağımlısıdır kimi güç, iktidar... Kimi kötülük ya da intikam alma bağımlısıdır kimi şiddet, kimi aşk... Onlarsız yapamazlar, var olamazlar.
İngiliz oyun yazarı Duncan Macmillan’ın yazdığı, İbrahim Çiçek’in çevirip yönettiği ve Zorlu PSM’de izlediğim “İnsanlar Mekanlar Nesneler”, bağımlılıktan kurtulmaya çalışan bir kadının öyküsü. Uyuşturucu, eroin, kokain, hap, esrar, alkol vb. bağımlısı bir kadın!
Hemen belirteyim: Bugüne dek bu konu çevresinde gördüğümüz tüm oyunlardan ve filmlerden çok çok farklı. İzlediğimden beri bağımlılık meselesini kafamda evirip çeviriyorum. Bu da iyi bir şey! Baştan başlıyorum.
Macmillan’ın oyununu farklı kılan birkaç öğe var. En başta kadının bir oyuncu olması. Sahnelerde sürekli farklı rollere girip çıkması ve o rolleri kapmak için rekabet ortamında verdiği mücadele. Buyurun size bir de kimlik sorunu. Yazar adeta/sanki oyunculukla madde bağımlılığı arasında bir paralellik kurmuş. Oynamaya bağımlılık, farklı rollere girip çıkmaya, sahneye bağımlılık, alkışlara bağımlılık...
Bir başka öğe ise yazarın bu çok ciddi temayı, gülümseterek, dram ve komedi unsurlarını bir arada kullanarak ele alması, bir an boğazınız düğümlenirken hemen ardından kahkaha atmak istemeniz ve seyirciyi sık sık sürprizlerle şaşırtması. Hele son perdede.
İlk kez........
© Cumhuriyet
visit website