Altın ve tahta çanaklar
Tarihi kaynaklarda belirtilen, yanı sıra efsaneleşen eski bir Türk geleneği vardır. Buna göre Türk kağanları, hakanları misafirlerine ziyafet verdiklerinde onların önlerine altın çanak, altın kaşık koydururlarmış ancak kağanın kendisi tahta çanaktan tahta kaşıkla yermiş. (O dönemde günümüzdekine benzer çatal yoktu.) Atlı Han’ın (Atilla) verdiği yemek davetlerinde de bu kadim geleneği uyguladığı söylenir.
Kağanın misafirlerine altın çanak kaşık sunması kendisinin ise tahta çanak kaşık kullanması farklı yorumlara yol açabilecek bir iletidir. Görünürdeki ilk ileti şudur: “Ben cömertim ve konuklarıma değer veriyorum, önlerine altın çanak kaşık koydum ama ben alçak gönüllüyüm (mütevazıyım), benim önümde tahta çanak, tahta kaşık var.”
Söz konusu iletinin bence önemli bir işlevi vardır, bu da kağanı alçak gönüllü olmaya itmektir. Herkesin önünde tahta çanak kaşık kullanan kağanın çok lüks kıyafetler giymesi, mücevherlerle süslü tahtlara oturması imkânsız olsa gerek. Sofrada tevazu gösteren kağandan aynı tevazuyu yaşamın her alanında beklemek doğaldır.
Tarihimizde Kanuni gibi muhteşem giyinenler de vardır, oğlunun kıyafetini çok şatafatlı bulduğu için “Anan ne giysin Süleyman?” diyen ve sade giyinmeyi tercih eden Yavuz Selim de vardır, savaş öncesinde atının kuyruğuna kendi eliyle düğüm atan Alpaslan da vardır.
Tarihimize baktığımızda genelde Orta Asya’daki kağanların ve Selçuklu sultanlarının sade giyindiklerini ve gösterişsiz tahtlara........
© Cumhuriyet
