Konuşmalıyız!
Ağustosu bitirmek üzereyiz. Ormanlar, mutfak, çiftçi-emekli-işçi-öğrenci içindeki yangınla baş başa, Diyanet MEB ürünü “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” laik cumhuriyete fırlatılan alevli ok...
Tarihin geri sarıldığı, dilin alabildiğine bozulduğu günlerdeyiz.
“Konuşsak bir türlü, sussak başka” duygusuyla dönenip duruyoruz.
Bireysel ya da toplumsal yaşamdaki olumsuzlukların nedenini bilip de bile isteye susanlar, yapmacıklı mutluluk oyunuyla dili çözülenler başına basanın dilini, elini güçlendirmiyor mu?
Akşam yediğini gün doğmadan unutanlar sevincini, acısını paylaşacak birini fenerle arayanlar susarak çoğalırken... Düşünce özgürlüğünü, ekmeği, dostluğu akrabalığı bile unutturmaya çalışanların zehir zemberek dili toplumsal belleği hem boşaltıyor hem kirletiyordu.
“Boşaltıyordu, kirletiyordu” diye öyküleyen şimdiki bileşik zamanlı yüklemlerim rahatsız edebilir. “Hayırdır! Güneş batıdan mı doğdu, devrim mi oldu?” diye soran olabilir.
Birkaç yıl, dahası üç beş ay öncesine dek sokaklar, toplutaşım araçları, çarşı pazar yakınan ürkeklerle doluydu. Birinin sesi azıcık yükselse, “Kardeş güvenlik kamerası vardır” uyarısı fısıldanıyordu.........
© Cumhuriyet
visit website