Karanlıkta boy veren, karanlıkta kalır...
Yakın geçmişte Atatürk’e sözle saldıran, baltayla anıtlarını kırmaya kalkışanlara... Basının büyük bölümü, hatta siyasetçiler, güvenlikten sorumlu olanlar “meczup” deyip geçtiler. Bu kişilerin hangisi ceza aldı, hangisi yan kapıdan salındı? Saldırı(lar) bireysel mi, örgütsel mi? Siyasetin suskunluğu... Bu suskunlukla beslenen basının olay oluşumları kulak ardı etmesi... Bitmiyor.
Sözlüklere bakıp “meczup”a Tanrı aşkıyla aklını yitirmiş, “deli, sapık” demek yeter mi? Atatürk’e, anıtlarına, devrimlere, cumhuriyete saldıranlara “meczup” demek, ilk temizlik... Şu ya da bu nedenle kafayı yiyen(ler)i, Atatürk’e, devrimlere saldıranı sapık yerine koyduğumuzda... Delidir, ne yapsa yeridir diyenleri haklı bulduğumuzda, onu toplumun gözünde aklama yolunu açıyorsak... Tehlike büyük; çünkü eğitim düzeyi, yaşananları kendi aklı, yurttaşlık bilinciyle anlama algılama yetisi köreltilenler... Deli ya da mazlum yaratma eğilimindedir, “meczup”ları çabuk unutabilirler. Bugüne dek Atatürk’e, anıtlarına, devrimlere, cumhuriyete saldıranlar, onları kollayanlar kim?
İlginçtir... “Meczup”lar nedense hep belli bir kesimden fışkırıyor. Hak aramak için sokaklara dökülen işçiyi,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d