Çare: Alışmamayı öğrenmek…
Şu son bir yıl içinde yaşadıklarımızı diyelim beş yıl önce yaşasaydık herhalde “Olağanüstü günlerden geçiyoruz” derdik. Her yeni gelişmeyi şaşkınlıkla izlerdik. Basın özgürlüğü daraldığında, seçimlerin meşruiyeti tartışıldığında, yargının siyasileştirilmesi süreci başladığında, akademi eritildiğinde... Şimdi çoğu insan için bunlar sadece haber akışının sıradan parçaları.
Ana muhalefet partisinin cumhurbaşkanı adayının tutuklanması, hakkında aylarca iddianame hazırlanmaması, iktidarın yolsuzlukları ortadayken muhalif belediyelere yapılan operasyonlar... Her gün yeni bir ihlal ile karşı karşıyayız. Bir şey sürekli tekrarlandığında, tıpkı kabın içindeki kurbağanın yavaş yavaş ısınan suya alışması gibi normalleşiyor. Teselli mi bilmem ama görmemiz gereken gerçek; dünyanın birçok ülkesinin benzer süreçlerden geçtiği... Asıl tehlike burada: Dünya demokrasinin kaybına alışıyor...
Türkiye bu sürecin tek örneği değil. ABD’de yapılan son New York Times/Siena anketi çarpıcı: 2025 Eylül’ünde yapılan ankete göre seçmenlerin yalnızca yüzde 33’ü ülkenin derin siyasi bölünmelere rağmen sorunlarını çözebileceğine inanıyor. 2020’de bu oran yüzde 64’tü. Yani son beş yılda büyük bir güven kaybı yaşandı. Anket, sağcı aktivist Charlie Kirk’ün suikastından kısa süre sonra ve hükümetin kapanma krizinden hemen önce yapıldı. Bu olaylar seçmenlerde demokrasinin kırılganlığına dair kaygıları artırdı.
Bilim insanları, demokrasinin erozyonunun yavaş yavaş gerçekleştiğinde fark edilmeyebileceğini ve insanların bu duruma........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein