Coşku seli
Türkülerimiz bağrında toplumsal eleştiriyi taşır, dönemlerini, zamanı aşarak, yaşamı zenginleştirerek geleceğe akar.
Türkülerimizdeki sevdanın çoğu kez kişisel bir tutku olmaktan çıkıp toplumsal bir durumun anlatımı kabul edilmesi bu gerçekliğin bir parçasıdır.
Yemen, Çanakkale ya da Hey Onbeşli Onbeşli türkülerinin yalnızca sevdalanana söylenmiş sözler olarak algılanmasının tarihsel ve kültürel birikimimizin küçümsenmesinden başka bir anlama gelmeyeceğini bir yana bırakalım, belirgin olarak toplumsallığı görülmeyen birçok türkünün bile toplumsal duruma yönelik sesli muhalefetin bir ürünü olduğu bir gerçekliktir.
Bu böyle olmasaydı özellikle sevda türkülerinin, ayrılık ve özlem türkülerinin, ağıtların anlamları hiç de taşıdıkları yük kadar olamazdı. Bu duruma insanların dramatik yaşanmışlığının iç dökmeleri ya da acının dışavurumu der geçerdik ve onlar bunca yıl kuşaktan kuşağa, zamandan zamana akamazlardı.
Bu gerçekliği görünce, türkülerimizin yurt ve insan sevgisiyle dolu olduğunu düşündüm.
Yârdan ayrılığın yurttan ayrılık olarak da yorumlanamayacağı sevda türküsü var mıdır?
Beni yalnızlığa batırdın gittin sözleri acaba yalnızca terk edilen bir âşığın sızlanışı mıdır?
Özlenen, “Karadır kaşların ferman yazdırır” denen yâr, aynı zamanda........
© Cumhuriyet
