Bu bedelin hesabını kim verecek?
Türkiye’de öyle davalar görülüyor ki bir mahkeme salonunun duvarları yalnızca hukukun değil, bütün bir ülkenin vicdanının yankısını taşıyor. Hukuk ile bağdaşmayan, bırakın hukuku, en temel insan hakkıyla dahi çelişen yargılamalara tanık oluyoruz. “Bunda ne var, suç değil ki” dediğimiz fiiller nedeniyle insanların tutuklandığını, aylarca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını görüyoruz. Ve ne yazık ki bu artık sıradanlaştı.
En temel anayasal hakkını kullanan yurttaşların bu yüzden yargılandığı, gazetecilerin mesleğini yaptığı için tutuklandığı; yayında en net haliyle ortada duran bir sözün kesilip biçilmiş videosundan ibaret bir bahaneyle cezaevinden çıkamadığı absürt yargılamalarla karşılaşıyoruz.
Son günlerde sonuçlanan üç dava, ikisi toplu dosya bu tabloyu bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.
Bunların ilki, Fatih Altaylı davası... Yayında söylediği sözler apaçık ortadayken manipüle edilmiş bir video üzerinden troller tarafından hedef gösterildi; ardından soruşturma açıldı, tutuklandı, yargılandı. Her şey açık olmasına rağmen ceza aldı. Tam tahliye beklenirken “kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutukluluğunun devamına karar verildi. Taraflı tarafsız herkes bu karara isyan etti. Adalet bakanı sorulan sorulara “Yargı süreci devam ediyor” dedi. Öyle ya, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti (!).
Büyük dosya, İBB soruşturmaları sonrası yaşanan protestolara ilişkin.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İBB bürokratları hakkında yapılan operasyonun ardından öğrenciler, yurttaşlar, parti üyeleri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in çağrısıyla Saraçhane’de toplandı. Protestolar günlerce sürdü.
Ve yüzlerce genç kimisi üniversite öğrencisi,........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein