Yalan patalojik, savaş psikolojik
İster muktedir olsun ister muhalif, tüm politikacıların yalan söylemesine dünya halkları da alışıktır, biz de epeyce idmanlıyız.
Türkiye’nin yazgısını çeyrek yüzyıldır karartan siyasal zihinlerin “Bizden önce buzdolabı yoktu. Camileri ahır yaptılar. İbadet etmek için gizlenirdik. Zaten traktörü de biz getirdik” vb. gibi fantastik boyutlardaki yalanlarına önce çok şaşırdık. Artık bu yalanların, iktidarın özenle cahil kalmasını sağladığı kendi seçmen kitlesine yönelik algı operasyonu olduğunu biliyoruz.
Ancak bir yalan türü var ki böylesi Türkiye tarihinde ilk kez görülüyor: Bizzat kendi yaptıklarını, kamuoyuna muhalefet yapıyormuş gibi anlatmak!
Hitler’in kriminal yamağı Joseph Goebbels’e papucunu ters giydiren bu yalancılık biçiminin de yine cahil seçmen kitlesine yönelik bir algı operasyonu olduğunu, elbette anladık.
Ama bazı yalancılar namazında niyazında, hatta İslami cumhuriyet kurmayı amaçlayan Müslüman muktedirler olarak karşımıza çıkınca; işin rengi değişiyor. Ve açık açık, art arda, hatta durmadan işledikleri yalan günahı, salt algı operatörlüğünü değil, bir patalojiyi de işaret ediyor.
Sistematik yalancılığın, bilimsel bir adı var: Mitomani. Yalan söylemeden iletişim kuramayan kişilere “mitomanyak” deniyor. Çok da yakışıyor.
Peki........
© Cumhuriyet
