Vatan nasıl sevilir?
Bugün bütün önemli işleri başkalarına bırakıp bir masal cadısı olmaya karar verdim. Masalın sonunda size bir sorum var, ben bu masalı biliyordum diye okumadan geçmeyin!
Efendim, bir varmış bir yokmuş, çok eski zamanlarda bir Doğu ülkesinde bir hükümdar yaşarmış. Hükümdarın kaprisli, gösteriş meraklısı bir karısı ve henüz üç aylık nur topu gibi bir oğlu varmış. Her hükümdar gibi bu hükümdarın da hem dostları hem düşmanları pek çokmuş. Günlerden bir gün hükümdarın orduları düşmana yenik düşmüş. Düşman, hükümdarın ülkesine dört nala girip ne var ne yoksa talan etmiş, erkekleri kılıçtan geçirmiş, kadınlara olmadık eziyetler yapmış. Hal böyle olunca hükümdar ne yapsın, ordularının başında savaşmaya devam etmiş, ta ki bir ok yüreğine saplanıp ölünceye kadar. Hükümdarın karısı da her şeyi kaybettiklerini anlayıp yükte hafif pahada ağır ne varsa toplayıp hızla saraydan uzaklaşmış.
Ama o da ne? Hükümdarın üç aylık oğlu altın beşiğinde her şeyden habersiz mışıl mışıl uyuyor. Az sonra düşman saraya girecek ve hiç kuşkusuz bu küçük yavru, babasının izini sürmesin diye öldürülecek. Mücevherlerini, altın tacını unutmayan annesi onu unutup gitmiş.
Hükümdar oğlunun bakıcısı çok olur ya, şimdi herkes canının derdinde, kimsenin onu gördüğü, onunla ilgilendiği yok, en genç bakıcı Gülçiçek’ten başka. Gülçiçek henüz 18’inde bir kız. Saraya hükümdarın oğlunun doğduğu gün geldi. Gelir gelmez de çocuğun bakımıyla görevlendirildi. Şimdi o da bohçasını toplamış bir an önce saraydan uzaklaşmaya çalışıyor. Uzaklaşmak istiyor ama........
© Cumhuriyet
visit website