Ne oldu barış mı gelecek?
Sevgili okurlarım cümleten yoksulluğun ve yolsuzluğun pençesinde boğazımız sıkılırken Öcalan’ın PKK örgütüne yaptığı çağrı imdadımıza yetişti. Hepimiz işimizi gücümüzü bırakıp devletin bu çağrıya nasıl yanıt vereceğini kara kara düşünmeye başladık. Benim de aklıma Öcalan’ın 3 Mart 2013 yılı nevruzda okunan ilk mektubu geldi. O gün o meydandaydım ve çocuk çocuk, genç yaşlı tüm Diyarbakır oradaydı. Yepyeni bir barış süreci başlayacaktı, ülkenin her yerinde yepyeni bir coşku ve umut vardı ama sonra ne oldu? Çok geçmedi devlet ansızın barış sürecini sonlandırdı ve tüm Güneydoğu’da onlarca genç insanın öldürüldüğü hendek savaşları (2015-2016) başladı. O günlerde de oradaydım, devlet kapılarında çocuklarının kemiklerini almak için bekleyen kadınların ağıtları hâlâ kulaklarımdadır. Bölgenin neredeyse tamamımda sokağa çıkma yasağı vardı. Akrep denilen her tarafı kapalı, içlerinde en küçük sese bile duyarlı bilgisayarların bulunduğu tanklar o kadar çok ateş ettiler ki binlerce güvercin ölüsü sokakları kapladı. Bir de yüksek binalara yerleştirilen keskin nişancılar vardı. Silopi’nin yasaklı sokaklarında yürürken namlularının parıldadığını gördüm. Korktum.
Sevgili okurlarım insan belleği unutmuyor işte ben bu nedenden yeniden başlatılan barış dönemine kuşkuyla bakıyorum. PKK silah bırakıp teslim olacakmış. Yapmayın PKK artık PYD adıyla Suriye’de dinci örgütlerle savaşıyor, bir Kürt devleti vaadiyle ve Amerikan ordusunun tam........
© Cumhuriyet
