Zulümle imtihan
Yazımın adı ne olmalı diye pazar gecesinden beri, şu sözcükleri yazmakta olduğum pazartesi öğleye kadar düşündüm.
Bu kadar kötülük, yalan, iftira, kara çalma, insafsızlık nasıl dile getirilmeli?
Bütün bunlara hangi sözcüklerle karşı konulur?
Ne demeli ki yapılan vicdansızlık elle tutulurcasına görülsün, algılansın?
Yoksa gerçekten de sözün bittiği denilen yerde miyiz?
***
Ekrem İmamoğlu’nu düşünüyorum.
Samimi, çalışkan, enerjik, başarılı bir genç adam.
İstese kendine her türlü kaygının ötesinde, siyasetin de dışında, mutlu bir kişisel yaşam kurabilir.
Kurmuş da...
Ama o, ait olduğu kültüre, ülkesine duyduğu sorumluluk duygusu ve sevgiyle kendini halkı için yurdu için hizmete adamış.
Bu uğurda, hiçbir kişisel yarara zaten ihtiyacı olmaksızın her türlü sıkıntıyı besbelli ki göze almış.
Neden mi? Nedeni yoktur bunun. Bazı insanlar böyledir.
Bazı başkalarının da gözümüzün önündeki örnekleriyle, siyaset dışında hiçbir şey olmadıkları, her şeylerini iğneden ipliğe siyasete borçlu oldukları gibi.
Bu gibiler böylece elde ettikleri kazanımları kaybetmemek için her türlü kötülüğü yapmaya hazırdırlar.
Örneğin İmamoğlu, İstanbul Kanalı denilen, kente ve ülkeye geri........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein