Barış değil öç alma!
Ulu önder Atatürk, Batı Cephesi kumandanı, silah arkadaşı İsmet İnönü’ye emanet ettiği Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra, 24 Temmuz 1923’te şu sözleri söyledi:
“Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir.”
Eğer Atatürk günümüz Türkiye’sinde yaşasaydı her ne gerekçeyle olursa olsun Lozan’ı tartışmaya açanları asla affetmezdi. Çünkü Lozan bu ülkenin tapusudur; Sevr gibi, ülkeyi parçalamayı hedefleyen bir kâğıt kırpıntısını silip atan zafer belgesidir.
Ve PKK’nin, güya silah bırakırken yaptığı açıklama, Lozan ve 1924 Anayasa’sı ile restleşmek isteyen saçma sapan ifadelerle sulandırılan bir tür ucuz romandır. Bu metne kim pozitif bakıyorsa, en hafif şekliyle, okuduğunu anlamamıştır.
Öncelikle, 1924 Anayasası ile Lozan’ı “imha, asimilasyon ve soykırımcılık”la suçlamak, tarihi inkâr etmekle eşanlamlıdır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu metinlerinde ırkçı ifade yoktur. Atatürk’ün ulusal kimlikle ilgili sözlerinde tek bir ırk söylemi bulunmamaktadır. Kaldı ki Lozan’da şiddetle karşı çıkılan, Anadolu’nun bağrında yaşayan Kürt ve Ermeni toplulukları değil, İngiliz beslemesi bir Kürdistan ve Fransız yancısı bir Ermenistan devleti kurulması çabasıdır.
Metindeki “Lozan öncesi” ifadesi ise Birinci Dünya Savaşı’nın galibi sömürgeci devletlerin Türkleri Anadolu’dan kovmak hayaliyle hasta adam Osmanlı’ya dikte ettikleri Sevr’i yeniden canlandırma çabasından ibarettir. Bu metin, toplumsal barıştan ziyade, 1924 Anayasası’na,........
© Cumhuriyet
