menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

15 6
previous day

Nobel ödüllü İtalyan yazar Dario Fo’nun, 1974 yılında ilk defa seyirciyle buluşan “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” oyununda, İtalya’da bir işçi mahallesinde, iki yoksul ailenin içinde bulunduğu sıkıntılı durum üzerinden sınıf mücadelesi ve örgütlenme konularına eleştirel bir yaklaşım getirilir. Yoksulluk içinde yaşayan mahalle halkından birkaç kadın alışveriş yapmak üzere bir markete girer. Ancak her şey çok ama çok pahalıdır! Kadınlar bir anda birbirlerini deyim yerindeyse “gaza getirir”! Aldıklarının ya yarısını öderler ya da ödemeden el koyarlar. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi evlerine dönerler. Derken bir anda mahalle karışır! Çünkü polis mahalleyi kuşatmış ve evlere baskın yapmaya başlamıştır. O marketten alışveriş yapan, daha doğrusu mallara el koyanları aramaktadır. İki komşu kadın çaresiz kocalarını bekler. Fabrikada çalışan eşler ise işyerindeki işçilerin ciddiyetsiz, lümpen ve fanatik tavırlarından, sendikanın duyarsız ve kalleş tutumunun mücadeleye zarar vermesinden rahatsızdır. Kadınların ise uygulamak zorunda oldukları “boykot”la karınlarını doyurmaktan başka şansı yoktur.

Gerçekten de 1970’lerin başında İtalya’da bir işçi mahallesinde kadınların boykota varan direnişi yaşanmış, Dairo Fo da gerçekliği tiyatro sahnesine taşımak amacıyla İtalyan Halk Tiyatrosu’nun yönelişine uygun bir yaklaşımla “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”u kaleme almıştır. Doğrusunu söylemek gerekirse dünya tarihinde pek çok sivil direniş biçimi söz konusu. Ancak boykot sözcüğünün doğuşuna neden olan ilk eylemin 19. yüzyılda İrlanda’da büyük toprak sahibi Charles Cunningham Boycott’tan yola çıktığını belirtmek gerekir. 1880 yılında köylüler, toprak sahiplerinin adaletsiz uygulamalarına karşı direniş başlatmış, başta da Boycott’a hizmet etmeyi reddetmişlerdir. O yıl hasattaki düşüş nedeniyle köylüler indirim talep etmiş; ancak Boycott’un burnu büyük davranışları karşısında toprağı ekip biçmekten vazgeçmişler, dahası onunla ilişkilerini kesmişlerdir. Krallık, bölgeye tarımsal üretimin aksamaması için işçi, makine ve çok sayıda asker gönderse de maliyet katlanarak artmış, köylüler sonunda istediklerini elde etmişlerdir. Boycott’tan bize miras kalan “boykot” sözcüğü de böylece ekonomik ve sosyal izolasyon yoluyla tepki göstermenin ilk büyük örneklerinden biri olmuştur.

Boykotun en ünlüsü şüphesiz Mahatma Gandhi’nin başlattığı “Tuz Yürüyüşü”dür. “Satyagrata” adı verilen bu hareket ülkede ötelenen, hiçbir ayrıcalığı olmayan kitlelerin aynı zamanda kendi adaletlerini ararken kullandığı bir güce dönüşmesini sağlamış, bir tüketim boykotu olarak da tarihe geçmiştir. Gandhi ve arkadaşları, İngilizlerin sattığı tuzu almayı reddederek, yerli........

© Cumhuriyet Spor