2017 yılında Trump’ın Vatikan’a yaptığı ilk ziyaretinde de iki lider arasında sular durulmadı.

ABD Başkanı’nın yanında eşi Melania da vardı. Resmi program gereği First Lady, Bambino Gesù çocuk hastanesini ziyaret edecekti. Maddi güçlükler içerisinde yüzen hastane, Melania’dan bir bağış umut ediyordu ama Trump’lar buna kayıtsız kaldı.

Ayrıca Trump’ın sürekli sınırlara duvar örme vaadine karşı kilise meydan okumaya başladı. Papa Françesko’nun,

“Yalnızca sınıra duvar örmeyi düşünen biri Hristiyan olamaz.” haykırışı büyük yankı uyandırmıştı. Papa Françesko, Amerika’daki Katolik inançlılarla ve özellikle İspanyolca konuşan topluluklarla ölümüne dek iyi bir diyalog içerisindeydi. Trump sonrası başkan seçilen Joe Biden ile de iyi ilişkilerini sürdürdü.

Papa Françesko geçtiğimiz 21 Nisan’da hayatını kaybetti. Başkan, cenaze töreni için Vatikan’a gitti. Defin günü olan 26 Nisan’da Zelenski dahil pek çok liderle ikili görüşmeler yaptı. Önemli
kardinallerle de bir araya geldi.

Konklav, yeni Papa’yı seçmek için toplanacak konsey öncesinde, mali açığı 70 milyon dolar olan Vatikan’a Trump 14 milyon dolar bağışta bulundu. 30 Nisan’da ise “Hayatımda hep Papa olmak istedim.” açıklaması şaşkınlık yarattı.

Bu ifade, Trump’ın alışılmış siyaset dilinin ötesinde sembolik bir mesaj niteliği taşıyor gibiydi. Trump’ın zaman zaman “ironiyle karışık” açıklamalar yapma alışkanlığı düşünüldüğünde, bu söz yalnızca dikkat çekme amaçlı da olabilir. Ancak Papa seçiminden hemen sonra böyle bir açıklama yapması, zamanlama açısından ‘tesadüf’ olamayacak kadar stratejik bir durum gibi gözüküyor.

Trump gibi politik hamlelerini her zaman zamanlamasıyla dikkat çeken bir liderin, bu denli kritik bir dönemde Vatikan’da bulunması sıradan bir diplomatik nezaket ziyareti olabilir mi? Yoksa perde arkasında, Katolik dünyasının........

© CNN Türk