menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Reenkarnasyon Üzerine Araştırmalar

7 1
13.11.2025

Dokuz yıl önce tam 20 Haziran 2016 tarihinde bu köşemde YARATAN VE YARATILAN isimi bir makale yayınlamıştım. Hiç beklemediğim bir sonuç elde etmiştim. 11400 kere okunmuş ve 13 adet mesaj almıştım, ayrıca özel mailime de pozitif mesajlar gelmşti. İsteyenler benim arşlivlerimden bu makaleye ulaşabilirler.

YARATAN VE YARATILAN / Ronald Karel yazdı… – Bodrum Gündem

Bu makalemde ise bazı üniversitelerin yaptıkları araştırmalarını yayınlamaya çalışacağım. Ayrıca bu konudaki düşüncelerimi ifade edeceğim. Vatikan bu konuya hiç değinmiyor ve öldükten sonra yani ruh artık vücudu terk ettikten sonra direk Allah katında kalacağını söylüyor.

Katiyen katılmıyorum.

Çünkü tamamen mantık dışı. Bir ruh bir vücuda girdiğinde belli bir seviyeye ulaşıncaya kadar gidip gelecektir. Bu seri olaylar zaten her insanın değişik kaderlerle dünyaya geldiğini gösteriyor. Kimisi Afrika da hastalıklar ve fakirlik içerisinde doğuyor ve birkaç yıl sonra ölüyor. Yukarda nasıl yargılanacak? Ne bilmiş ve yaşamış ki yargılanacak? Hayat bir devamlılıktır, ne ekersen onu biçersin. Bir anne ağlar, ‘’Allahım ben ne yaptım? Neden küçük oğlumun canını aldın? Diye.. Bu oğlunun karmasıydı ve öyle bir annenin karnında doğması da annesinin karmasıydı. Sebeplerini geçmiş hayatlarında aramalı..

Şimdi gelelim akademik makalelere.

Ruhun ölümden (daha doğrusu vücudu terk ettikten) sonra yeni bir bedende yeni bir hayata başladığı inancı olan reenkarnasyon, binlerce yıldır insanları büyülemiştir. Hinduizm, Budizm ve bazı spiritüel hareketler de dahil olmak üzere çeşitli kültür ve dinlerde görülmektedir. Birçok kişi reenkarnasyonu efsanevi bir kavram olarak görse de, bir dizi bilimsel çalışma bunun geçerliliğini araştırmaya çalışmıştır. Burada, bu gizemli konuyu aydınlatan sekiz çığır açıcı çalışmayı yayınlıyorum.

Virginia Üniversitesi’nden psikiyatrist olan Dr. Ian Stevenson, reenkarnasyon araştırmalarında belki de en dikkat çekici isimlerden biridir. Kırk yılı aşkın bir süredir, geçmiş yaşamlarını hatırladığını iddia eden 3.000’den fazla çocuk vakasını belgelemiştir. Metodolojisi, ailelerle titiz görüşmeler ve tarihsel kayıtlar üzerinde kapsamlı araştırmalar içermektedir.

En ünlü vakalarından biri, Marty Martyn adında bir Hollywood yapımcısı olduğunu iddia eden Ryan adında genç bir çocukla ilgilidir. Ryan, Martyn’in hayatı hakkında, daha sonra tarihsel belgelerle doğrulanan isimler, yerler ve deneyimler de dahil olmak üzere ayrıntılı bilgiler sunmuştur. Dr. Stevenson bu bulguları birden fazla kitapta yayınlayarak, reenkarnasyon hakkındaki akademik söyleme önemli katkılarda bulunmuştur.

Dr. Jim Tucker, Virginia Üniversitesi Algısal Çalışmalar Bölümü’nde (DOPS) çocukların geçmiş yaşam anılarını araştırmaya devam etti. Çalışmaları, çocukların geçmiş yaşam kimlikleriyle ilgili ölümcül yaralanmalara karşılık gelen ayrıntılı doğum lekeleri veya fiziksel özellikler bildirdikleri vakalara odaklandı.

İlginç bir örnekte, Alex adında bir çocuk II. Dünya Savaşı sırasında bir savaş pilotu olduğunu hatırladı ve hatta uçtuğu uçağı teşhis etti. Araştırmacılar, Alex’in vücudunda pilotun geçmişinde belgelenen yaralanmalarla eşleşen doğum lekeleri olduğunu keşfettiler. Tucker’ın araştırması, Stevenson’ın bulgularını doğrulamakla kalmadı, aynı zamanda hafızaya ilişkin psikolojik bakış açılarını da dahil ederek araştırmaya derinlik kattı.

Journal of Scientific Exploration’da yayınlanan ilgi çekici bir çalışmada, araştırmacılar çocuklarda doğum lekeleri ile bildirilen geçmiş yaşam deneyimleri arasındaki ilişkiyi incelediler. Çalışma, daha önce yaşadıklarını iddia eden çocukların yer aldığı 70’ten fazla vakayı analiz etti ve ilgili doğum lekelerini veya fiziksel anomalileri inceledi.

Araştırmacılar, bu lekeler ile çocukların reenkarnasyon yoluyla dünyaya geldiklerini iddia ettikleri kişilerin ölümlerini çevreleyen koşullar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna vardı. Bu çalışma, fiziksel özellikler ile iddia edilen geçmiş yaşam deneyimleri arasında güçlü bir bağlantı olduğunu kanıtlayarak, keşfedilmemiş bir bilinç alanının daha fazla araştırılmasına yol açtı.

Arizona Üniversitesi’nde Dr. Gary Schwartz tarafından yürütülen bir araştırma projesi, psikolojik testler ve regresyon teknikleri aracılığıyla geçmiş yaşam anılarına dair iddiaları araştırdı. Çalışmaya, sözde geçmiş yaşamlarından anıları geri getirmek için hipnotik regresyona gönüllü olan bireyler dahil edildi.

Sonuçlar, birçok katılımcının daha sonra, önceki yaşamlarında olduklarını iddia ettikleri kişilerle ilgili tarihsel gerçekler veya kayıtlarla doğrulanan canlı anılar sergilediğini gösterdi. Schwartz’ın çalışması, yalnızca anekdotsal kanıtların değil, aynı zamanda bu alanda deneysel doğrulamanın da önemini vurguladı.

Shanti Devi, dört yaşındayken önceki hayatına dair ayrıntıları hatırlamaya başlayan Hintli genç bir kızdı. Mathura’da yaşadığını iddia ederek, ailesi ve önceki yaşam koşulları hakkında kapsamlı bilgiler verdi ve bu bilgiler daha sonra ailesi tarafından “geçmiş” ailesini ziyarete götürüldüğünde doğrulandı.

Dr. Stevenson, Shanti Devi’nin vakasını kapsamlı bir şekilde inceledi; bu vaka, Hint kültüründe reenkarnasyon iddialarını doğrulayan en iyi belgelenmiş örneklerden biri haline geldi. Hikayesi geniş çapta ilgi gördü ve reenkarnasyon kanıtlarıyla ilgili tartışmalarda hala alıntılanmaya devam ediyor.

Ölüme yakın deneyimler (ÖYD’ler), genellikle reenkarnasyon anlatılarını anımsatan unsurlar içerir; örneğin kişinin bedeninden kopma hissi veya ölmüş kişilerle karşılaşmalar gibi. Hollandalı kardiyolog Dr. Pim van Lommel liderliğindeki araştırma, kalp krizi geçirip hayata döndürülen hastaların bildirdiği çeşitli ÖYD vakalarını analiz etti.

Bulguları, bazı bireylerin ÖYD’leri sırasında, geleneksel zaman dilimlerini ve gerçeklikleri aşan canlı anılar veya içgörüler yaşadıklarını bildirdiğini gösterdi; bu da fiziksel ölümün ötesinde bir bilinç sürekliliğini düşündürüyor ve reenkarnasyon kavramlarıyla örtüşüyor.

Küresel Yol Bulucu Projesi, dünya çapında farklı bölgelerdeki, özellikle de geçmiş yaşamlarından anıları olduğunu iddia eden çocuklar arasındaki reenkarnasyonla ilgili kültürel inançları araştırmayı amaçlayan araştırmacılar tarafından başlatıldı. Hindistan’daki kırsal köylerden Amerika’daki kent merkezlerine kadar farklı toplumlarda anketler ve görüşmeler gerçekleştiren proje, reenkarnasyon inançlarıyla ilgili tekrar eden temaları ve kalıpları belirlemeyi amaçladı.

Ön sonuçlar, coğrafi farklılıklara rağmen farklı kültürlerden gelen anlatılar arasında önemli benzerlikler olduğunu ortaya koydu; deneyimler genellikle önceki kimlikler, yerler ve hatta ölüm biçimleri hakkında belirli ayrıntılar içeriyordu. Bu bulgular, kolektif bilinç ve nesiller boyunca paylaşılan anılar hakkında sorular ortaya çıkardı ve reenkarnasyon olgusuna yönelik bilimsel araştırmaların önünü açtı.

Son zamanlarda, sinirbilimdeki gelişmeler, reenkarnasyon iddialarını anlamak için kritik öneme sahip iki alan olan hafıza oluşumu ve bilinç konularına ışık tutmuştur. Arizona Üniversitesi’nden Dr. Mario Beauregard liderliğindeki bir ekip, fMRI gibi beyin görüntüleme teknolojilerini kullanarak hafızanın beyinde nasıl oluştuğunu ve işlendiğini araştırdı.

Araştırmaları, açıklanamayan fobiler veya insanlara karşı duygular da dahil olmak üzere belirli hafıza türlerinin ve deneyimlerin, kişinin mevcut yaşam bağlamındaki doğrudan deneyim veya öğrenme dışında başka kaynaklardan da kaynaklanabileceğini gösterdi; bu da insan hafızasında gözlemlenen belirli anomaliler için geçerli açıklamalar olarak reenkarnasyon gibi kavramları destekleyebilir.

Kısacası makalelerin özetini yapalım.

Bilim, reenkarnasyonu deneysel bir olgu olarak destekleyen kesin bir........

© Bodrum Gündem