Dünyanın en kısa fıkrası...
Amaç tık tuzağıyla, aldatıcı başlıklarla okuyucu çekmek olmadığı için 'fıkra'yı baştan anlatayım ki okuyucu gereksiz yere gerilmesin: Güler Sabancı Londra'ya gitmiş, 'Ekonominin geleceği parlak' demiş...
Yeniden çözüm süreci işlerine dalıp, vatandaşın esas gündemi olmaktan çok uzak olan anayasa değişikliği konularıyla bir kez daha dikkatimiz dağıtılmadan önce bir kez daha asıl önemli olan konuya değinme ihtiyacı hissediyorum.
Konuya gelecek olursak, evet, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, Londra'da düzenlenen Sermaye Piyasaları Günü Konferansı'nda, Türkiye ekonomisine olan güvenini vurgulayarak ekonominin parlak bir geleceğe doğru ilerlediğini ve ekonomi yönetiminden olan memnuniyetlerini ifade ederek, yaşanan mevcut sorunların gelişmekte olan bir ülke olmamızdan ve konjonktürden kaynaklı olduğunu belirtmiş, Mehmet Şimşek'e toz kondurmamayı ihmal etmemiş. Sabancı'nın, Şimşek'in yanında yakın zamanda Kemal Derviş'i, daha öncesinde de hızını alamayıp Berat Albayrak'ı dahi övdüğü alıntılarını okuyunca aklıma ister istemez birkaç şey birden geliverdi... Güler Sabancı'ya dönmeden önce biraz Avrupa'ya gidelim:
Geçtiğimiz yıl içerisinde çeşitli Avrupa ülkelerinin hükümetlerinin, 2008 finansal krizi esnasında kurtarılan bankalara yaptıkları nakdi enjeksiyonlar karşılığı aldıkları banka hisselerini zararına satışa çıkarmaya başladıkları yönünde haberler çıktı. Sebep: Devletin özel sektörün alanına giren işlerle uğraşmaması, yatırımcı gibi elinde hisse tutmaması, ekonomiye, piyasaya müdahale etmemesi gerekirmiş... Bu hükümetlerin 2008 sonrasında bankalar batmasın diye aldıkları hisseleri, 2024 yılında kamu zararının tamamı henüz geri alınmadığı halde satışa çıkarmalarının aptallık mı yoksa ihanet mi olduğu sorusu bugün konumuz dışında... Yine de belirtmeden geçemiyorum, gerek devletleri, gerek bu devletleri yönetenleri, gerekse de kitleleri onyıllar boyunca benzer masallarla zehirleyerek batık bankaları sıradan vatandaşların parasıyla kurtartan, hisselerini tam zamanında kamuya 'itekleten', hadi batmasına izin verilemeyecek kadar büyük olduklarını kabullendik diyelim, tüm zararı kamuya yıktıktan sonra aynı hisseleri daha ucuz fiyattan zararına özel sektöre geri sattıran şeytani zekaya şaşırmamak elde değil. Neyse...
Geçtiğimiz haftalarda bu kapsamda Almanya hükümetinin satışa çıkardığı Commerzbank (Almanya'nın en büyük ikinci bankası) hisselerini İtalyan Unicredit bankası satın alıp Commerzbank'ı tamamen devralma niyetini ilan edince Almanya'da küçük çaplı bir skandal patladı. Korumacılığın yükseldiği böyle bir dönemde, ülkenin en büyük ikinci bankasını İtalyanlara 'kaptırmayı' siyaseten izah edemeyeceğini düşündüğünden olsa gerek, Alman hükümeti, serbest piyasa ve Avrupa Birliği'nin ortak pazar kurallarına aykırı olarak bu devralmaya karşı olduğunu ve engellemek için her şeyi yapacağını açıkladı. Almanya'nın bu hamlesine gerek İtalya, gerek Avrupa Birliği en yüksek perdeden tepki gösterdi. Öyle ki İtalyan hükümeti, Bakan seviyesinde, Almanya'yı ikiyüzlülükle suçlayarak, Almanya'nın bayrak taşıyıcı havayolu şirketi olan Lufthansa, İtalyan bayrak taşıyıcısı havayolunu satın alınca serbest piyasadan bahseden, ama iş bir İtalyan bankasının Alman bankasını satın almasına gelince ise bunu engelleyen Almanya'nın........
© Bizim TV
visit website