Operanın tenorü, varoşun hip-hopçusu ile Hazreti İsa’nın Ave Maria’sında
Gece yarısından bir süre sonra Tahran’dan ilk haberler gelmeye başladığında, ben bambaşka bir havadaydım.
Bir akşam önce Saint Germain Bulvarı’nda dolaşırken, bir vitrinde Ripley filmlerinin ilki olan “Batan Güneş’in” (Plein Soleil) benim gençlik hazımda hala bir efsane olarak duran film afişini görmüştüm.
Alain Delon’un ilk filmlerinden biriydi.
Espadril ayakkabıyı ilk defa o filmde görmüştüm.
Çıplak ayağa ayakkabı giymeyi de.
Biraz ilerde Sting’in afişleri vardı. Önümüzdeki yılın şubat ayında “The Last Ship”(Son Gemi) adlı bir müzikali başlayacakmış.
Champs Elysees’de Lido’nun önünden geçerken Celine Dion’un afişlerini görüyorum.
“Titanic” isimli bir şovu varmış Lido’da.
Geçen yaz Paris’te olimpiyatların açılışında olağanüstü bir şarkı söylemişti.
Çok ağır hatta umut kesilen bir hastalıktan sonra yine sahnedeydi.
İçimden “Hayat varsa umut vardır, umut varsa hayat da vardır” diye geçiriyorum.
Biraz sonra Seine nehri kenarından otele dönerken aklıma birkaç gün önce Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo’nun açıklaması geliyor.
Parisliler, 100 yıl sonra, önümüzdeki haftadan itibaren Seine nehrinde yüzmeye başlayacaklar.
İstanbul’un sosyal demokrat seçilmiş belediye başkanına yapılan haksızlıkları düşününce, demokratik bir ülkede seçilmiş belediye başkanın neler yapabileceğini daha iyi anlıyorum.
Bir de şunu hissediyorum.
Türkiye gibi bir ülkeden gelip, burada üç beş gün özgür ve demokrat bir ülkenin havasını teneffüs edebilmek büyük şans…
Yarın yine o karanlığa dönecek olsak bile güzel.
İşte böyle bir duyguyla, Port Versaille bölgesindeki devasa binaya gidiyorum.
Viva Tech Teknoloji Fuarı…
Heyecanlıyım çünkü o gün şu an için teknoloji alanında dünyanın en önemli insanını dinleyeceğim.
Dünyanın en büyük çip üreticisi NVIDIA’nın CEO’su ve patronu Jensen Huang konuşacak.
Yaşadığımız AI; Yapay Zekâ çağının en önemli iki insanından biri.
Havayı tam yansıtmak için şimdi fuarın kapısına dönüyorum.
Daha dışarda NVİDIA’nın gücünü görüyorsunuz.
Bütün devasa işaretleri sizi ona götürüyor.
Boynumda “Media” badge’ı olduğu için ayrıcalık bir kapıdan kolayca giriyorum.
Dünyada medya mensuplarının hala böyle ayrıcalıklara sahip olması beni şaşırtıyor.
Çünkü o fuara gelen her insan bugün artık bir medya mensubu.
Herkesi bir paylaşım hesabı var. Yani artık pratik olarak herkes bir medya mensubu.
Kapıdan girişte devasa balonlardan bir VIVA enstalasyonu görüyorsunuz.
Giren her insana “Burada mutlaka bir fotoğraf çektirmeliyim” duygusu veriyor.
Tabi bu enstalasyon da “LGBT” renklerinden oluşuyor.
Bu renklerin aynı zamanda gökkuşağı renkleri olduğunu unutturdu bize muhafazakârlar.
Ama özgürlükler ülkesinin başkenti Paris, bütün kurumları ile 23 Haziran’da başlayacak "Pride" haftasını her yerde hatırlatıyor insana.
Parlamento binasının giriş merdivenleri sanatçı Elsa Tomkowiak’ın tasarımı ile gökkuşağı renklerine boyanmış.
Sanatçının tanıtım yazısını okuyorum. LGBT’den bahis yok. Sadece “Doğanın dengesinden” söz ediliyor.
Biraz ilerde Paris’in en büyük kültürel yapılarından biri olan Grand Palain’nin ön tarafından da devasa bir LGBT enstalasyonu var.
Teknoloji fuarının kapısını da bu renkler tutmuş.
Yarım saat sonra NVIDIA’nın patronu sahneye........
© Bizim TV
