menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zamanı Kendine Uydurmaya Çalışmak

65 1
19.05.2025

Adına “modernleşme” diyelim, isterseniz “Batılılaşma” demeye devam edelim, bunun anlattığı süreç kolay tarafından gerçekleştirilecek bir olay değil. Bir toplum, yıllardan, yüzyıllardan beri yapmaya alıştığı şeyleri (yani “her şeyi”) yapmamaya davet ediliyor. Dolayısıyla, tanıdığı, bildiği dünyayı terkedip tanımadığı, bilmediği bir dünyada yaşamak zorunda kalıyor. Dile kolay!

Ancak, toplumlar canları öyle istediği için bu sürece girmiyorlar. Onlara bunu yapmayı seçtiren güçlü (karşı konulamaz kadar “güçlü”) nedenler var. Onun için, ellerinde başka çare olmaksızın işe girişiyorlar — giriştiler. Herkes “batılı” olmanın, hiç değilse “batılı gibi” olmanın yolunu öğrenirken batılıların kendileri bile işin dışında kalamadılar. Sözün kısası, son kertede “Sanayi Devrimi” diye tanıdığımız büyük değişimin dışında kalmayı başarabilen olmadı.

Olmadı da, bu uğurda bizim kadar zorlanan da olmadı. İşte bugünkü Türkiye’nin durumu… Bizim tarihimizde bu olay ya da bu süreç 18. yüzyılın ilk çeyreğinde (“Lale Devri” dediğimiz aşama) başlar ve bugüne kadar devam eder.

Bu iş niçin bazı toplumlara (bizde olduğu gibi) çok zor gelmiştir?

Bu, sanırım işe girişen toplumun yapısına, geçmişine ve geleneklerine ve şüphesiz “emel”lerine göre değerlendirilmesi gereken bir durum. Şöyle bir baktığımızda, bu olay başlamadan önce kendini “dünyanın efendileri” olarak görmeye alışmış —ya da böyle olmaya güçlü bir isteği olan— toplumların başlarına gelen bu yeni ve beklenmedik olaya ayak uydurmakta en çok güçlük çekenler olduğunu görüyoruz. Osmanlı örneğinin bu kalıba oturduğunu söylemek mümkün. Bir........

© Birikim