menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vesayet altında belediyecilik

18 4
09.01.2025

22 yıldır ülkeyi yöneten aynı parti hatta aynı kişi olduğu halde yetki artırma ihtiyacı hiç bitmiyor. Anayasa değişikliği tartışmalarının önümüzdeki günlerin ana gündemi olacağını düşünürken Suriye’de yaşanan değişimle birlikte bir anda “barış ihtiyacı” öne çıktı. Barış ihtiyacı ve çözüm arayışı bizim ülkemizde diyetisyen reçetesi gibi. Her hafta başlanması umulan diyet, çözüm için reçetesine başvurulacak bir diyetisyen ve hiç tutulamayan o irade ile daima en başa, üstelik kilo almış olarak dönüş. Önerilen reçete de kalori hesabı gibi demode yöntemlerden ‘aralıklı oruç’ gibi güncel ve popüler olandan nasibini alıyor. Şimdi çözümü derin dondurucudan çıkmış proteinlerle güçlendirme günleri.

Sayısız Anayasa değişikliğine tanık olduk. Ülkemizde, önce bağımsızlık mücadelesi ve ardından demokrasi ve hukuk sınavı içeren türlü sınavdan geçerek kazanılan hakların çok gerisine düşmemize neden olan Anayasa müdahaleleri oldu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçiş ile birlikte gittikçe artan vesayetin hukuksuz KHK’lar ve keyfi uygulamalarını geriden gelerek yasallaştırma çabalarından ibaret. Ohal dönemiyle birlikte kendine alan açan KHK’larla kuvvetler ayrılığı ilkesinin koruyuculuğu da ortadan kalktı. Artık yandaş -belki tarikatçı!- ya da bilgi ve deneyimden yoksun piyon memurların, güç zehirlenmesi içinde bürokrasi zırhına sığınmış dayatmaları hukuk sopasıyla büyük bir kaos yaratıyor. Hukukun hukuksuzluğa hizmeti yeni yönetim biçimimizin temel taşı.

Yasalar, daha doğrusu talimatlar yeniden adaylık yolunu açmaya yetmeyince daha önce denenmiş ve beraberinde büyük acılar getirerek çözümsüzlüğe kilitlenmiş “sürece” yeniden ihtiyaç doğdu. Anayasa’nın bu kez topyekûn değişimi için destek arayışı için kullanışlı görüşmeler şimdilik “istikşafi”! Son çözüm seçim iptal ettirmişti. Hatırlayan varsa bugünü yorumlamaya da gerçek barış için doğru adımları atmaya da faydası olacaktır.

Barış bir ikram olmadığı gibi kimsenin sofrasında pazarlık konusu da değildir. Yılların kemikleşmiş sorunu ülkenin bir coğrafyasında her haneye defalarca haksızlık, şiddet, kayıp, acı düşmüşken; birileri iktidarda kalsın, birileri el sıkışsın, birileri evlenip yuva kursun, birileri barış elçisi sıfatını giyinip mahallesinde racon kessin, güçlü ve öykünülecek açıklamalarla siyasette geleceğine yatırım yapsın diye ortaya çıkan aktörlerle çözülebilir mi? Barış samimi bir amaçsa siyasi partiler sürecin takibine kurmay belirlerken kavgacılığı ve dengesiz çıkışları nedeniyle bilinen isimlerin popülerliğinden medet umarak hareke edemez. Geçmişin akil popülerler heyetini de hatırlamak gerek. En önce çıkar giysilerinden arınmış samimi eşitlik ve adaleti koşulsuz sağlayacak her türlü vesayetten kurtulmuş niyete ihtiyaç var. Bu ihtiyacı tarih bilinci, bellek, bilim ve felsefeyle dokuyacak adamakıllı bir plan ve sürdürülebilirlik güvencesi gerekli. Barış isteğini dile getirdiği için yıllardır tutsak edilenlerin söz hakkını gasp eden bir barış müzakeresi de meşru değildir.........

© Birgün