Bir milyon doları kovan adam: 1
(Bir ön açıklama: Zaman zaman yazar, yazdığı yazının bir köşe yazısı olduğunu unutuyor, uzun uzun yazıyor, editörün hoş görüsünü de zorluyor. Öyle ki, editörün uyarısı olmasa, yazı, bırakın gazetenin bir sayfasının üçte birini kapsamasını, nerdeyse sayfanın tümünü kapsayacak. Yayımlanması için gazeteye gönderdiğim yazının ilk hali bu haldeydi, uzundu. O nedenle bu yazı, ilk halinin ikiye bölünmüş birincisi. Bir sonraki yayımlanması planlanan ikinci haliyle bir bütünlük sağlayacak.)
Aydemir Güler, “Mehmet Akif Ersoy’un torunu” olması üzerinden maruz kaldığı övgü, yergi ve “eleştiri” saldırılarına, Sol Haber’deki köşesinde değinmişti. Güler, bunu bir zorunluluk olarak yaptığını belirtmiş ve okurlarını böyle bir konuyla meşgul ettiği için özür dilemişti. Ayrıca, bu konuya bir daha yer vermeyeceğini açıklamıştı.
Ben de benzer bir özürle başlamak istiyorum: Bu yazıda, mecburen birkaç kez “ben” (belki de ben, ben ve yine ben) demek durumunda kalacağım için okurlarımı rahatsız etme ihtimalim var. Bu nedenle, şimdiden herkesten özür dilerim.
BirGün gazetesindeki “Merkezi Kaybolmuş Çembere Paradigmatik Yaklaşım” başlıklı bir önceki yazım, editörün bazı hoşgörülü müdahalesine rağmen (mutlaka haklı gerekçelerledir) yayımlandı ve ben, henüz gazeteden kovulmadım.
1989 yılında, ÖSYM’de üniversite ikinci basamak sınavında matematik sorularını hazırlamakla görevli üç kişilik bir ekipteydim. Göreve başladıktan ikinci ya da üçüncü gün, dışarı çıkıp biraz yürüyüş yapmak istediğimde, binaya her giriş ve........
© Birgün
