Faşizmin hukuku(!) düşman hukukudur
Sonsuza kadar huzur içinde uyuyacağından emin olduğum değerli tiyatrocu Ferhan Şensoy’un o ünlü lâfı ne kadar özlü ve yerindedir:
“Çok faşist bir yağmur yağıyor. Sanırım bir kocaman şemsiyenin altında toplanmanın zamanı.”
O’nun tarif ettiği o faşist yağmur, zaman içinde sulu kara, tipiye ve hattâ “tenis topu büyüklüğünde doluya” dönüştü. Zaten faşizmin en karakteristik özelliğidir. Zulüm ve şiddette sınır tanımaz. Rejime karşı duran, hattâ karşı durmayı aklından, gönlünden bile geçiren kim varsa, yok etmek için yeminlidir faşistler.
Başka türlü ayakta durması mümkün değildir. Şu veya bu şekilde iktidarı ele geçirmişse, bilin ki bir daha bırakmamak üzere yemin etmiş ve elinden gelen her şeyi yaparak karşıtlarını yok etmek için sürekli kılıç sallama modundadır. “Kılıçlarının kınında yorulduğu” tehdidi ile sindirmek isterler halkı.
Hukuk, muktedir faşistler için, bu amaçlarını gerçekleştirebilmek için sadece bir araçtır. Themis heykelinin gözündeki maskeleyici örtüyü ve elindeki teraziyi yok sayar. Çünkü hukuk sadece kendilerine hizmet için vardır. Rakiplerine gelince “ne hukuku lan?” moduna bağlayıverir anında.
Faşistler için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden başlayarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile devam eden, ülke Anayasası’ndan ve yürürlükteki yasalardan kaynaklanan haklarla belirlenmiş tüm ilkeler, “onların işine gelmiyorsa” geçerli değildir. Yırtılıp atılması câizdir. Hattâ, İstanbul Sözleşmesi örneğindeki gibi, büyük bir şaşaa ile kendi altına imza attığı metni bile cümle alemin gözleri önünde yırtıp atıverir. Maksat “faşizan takipçi kitlesinin........
© Birgün
