menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Darbeye “darbe” diyebilmek

53 10
21.03.2025

Çarşamba sabahı, İstanbul’da 100 küsur adrese yapılan baskınlarla başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere insanların gözaltına alınması, bu işlem yapılırken İstanbul’da seyahat özgürlüğü başta olmak üzere pek çok özgürlüğün kısıtlanması, ülke çapında haberleşme özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, yine rejimin “resmi görüşünün” yandaş medya aracılığıyla topluma pompalanmaya çalışılması, sadece tek bir sözcükle tanımlanabilir:

Darbe

Bunun dışında yapılmaya çalışılan tanımlamalar, örneğin CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kullandığı, “darbe girişimi, adeta darbe, sanki darbe dönemi koşullarını anımsatan” gibi ifadeler, sadece bir “anlatım eksikliği” ya da “sözcük seçiminde hata” olarak değerlendirilemez. Aynı zamanda ve hatta daha da vahim bir şekilde “durum teşhisi – tahlili” hatasıdır. Geçmişten (V.I. Lenin’den) ödünç ama hiç eskimeyen bir tanımla, “Somut durumun somut tahlili” iyi yapılamadığı takdirde, siyasetçilerin üstelik ana muhalefet lideri konumundaki bir siyasetçinin de “duruma uygun doğru tepki geliştirebilmesi” de güç ve sonuçta yanlışlarla dolu olabilir.

Bir kere… Anayasa ve yasalardaki pek çok temel özgürlüğün askıya alındığı ve sıkıyönetim/olağanüstü hal koşullarını anımsatan önlemlerle adeta “burnumuzu dışarı uzatamadığımız” bir durumun adını iyi koyabilmeliyiz. Seçimle, üstelik de bir değil tam 3 kez iktidarı, yani devletin tüm olanaklarını kullanarak kendisine karşı mücadele eden rejimin başını mağlup etmeyi başarmış bir yöneticiyi böyle “yargı – polis” marifetiyle şafak baskınıyla koltuğundan etmek dünyanın her yerinde “Darbenin Daniskası”dır.

Yaptıkları söylenen soruşturmanın unsurları ve dosyaların ayrıntıları tam olarak bilinmese de, Ekrem İmamoğlu’nun, 2019 yılından bu yana........

© Birgün