menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tek adam rejimini bu kadar korkutan ne?

58 37
02.04.2025

Darbe girişimi sonrası ortaya çıkan halk muhalefeti, iktidarın dilinden düşmüyor. Önce küçümsedikleri büyük itirazdan, şimdilerde suç üretme çabasına girdiler.

Hatta Devlet Bahçeli, hızını alamayıp hasta yatağından tehdide varan sözler etti. Bahçeli, “Şayet sokağa davet edilenlerin karşısına 15 Temmuz’da olduğu gibi başkaları dikilirse, kaçınılmaz çatışma nasıl önlenecek, olayların önüne nasıl geçilecektir?” diyerek herkese hiza vermeye çalıştı. Hatırlayacağınız gibi Erdoğan da son 10 gününü, en az Ekrem İmamoğlu’ndan bahsettiği kadar, sokakla uğraşarak geçirdi. Bu çıkışların tamamı, 19 Mart öncesi Türkiye için geçerli olabilir. Çünkü orada, iktidarın yeni yeni farkına vardığı bir milat yaşandı. Bu miladı, SOL Parti Sözcüsü Önder İşleyen’in BirGün’de yaptığı değerlendirmedeki ifadesiyle "halk siyasete el koydu" diye özetlemek mümkün. Bir başka deyişle, halk gücünün farkına vardı. Öyle bir duygu yarattı ki başta CHP lideri Özgür Özel olmak üzere, herkese ve her kesime birkaç adım birden attırdı.

Türkiye’de siyaset, çok uzun süredir profesyonel bir iş gibi sunuldu. Partilerden ve parti yöneticilerinden menkul, son yıllarda Saray ve Meclis arasına sıkışmış bir çeşit orta oyunu hâline geldi. Halk adına konuşup, halk adına karar almayı bu profesyonel topluluk çok sevdi. Buna sadece iktidarı değil, muhalefet partilerini de katmak lâzım. Çok uzun dönemdir sandık ve Meclis, siyasetin tek olanağı olarak sunuldu. Sosyalistler bile vekil olma telaşına kapıldı.

Yaşanan 10 gün, esas olarak bu yanılsamayı ortadan kaldırdı. Sandığın ve vekilliğin anlamlı olması için bile toplumun bir bütün olarak siyasetin tüm aşamalarında etkin olması........

© Birgün