menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsrail, Filistin, Kıbrıs, PKK hatta komünizm tehdidi yoksa: AKP ve MHP blokunun siyaseti artık tükendi

52 20
28.04.2025

AKP ve MHP ittifakının raf ömrü çoktan dolmuş bir yapı olduğunun çokça yazdık. Bu sadece ülke içinde rıza üretememesi, yönetme becerisini kaybetmesi üzerine yapılmış bir değerlendirme değil. Her şeyden önce bu durum AKP ve MHP’yi toplumsallaştıran hatta (emperyalistlerin desteğiyle olsa da) iktidara taşıyan ideolojik köklerinin kurumasıyla ilgili.

Varlıklarını İslam Birliği ve Turancılık üzerine inşa etmiş iki gelenek, bugün geldikleri pozisyon itibarıyla siyaseten destek ünitesine bağlı olarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Toplumsal tabanlarını oluştururken kurdukları tüm argümanları ya yok olmuş ya da onlardan vazgeçmiş iki siyasal akım durumundalar. AKP ve MHP suyun üzerinde yüzen adacıklara dönüşmüş durumda. İktidardan düşmeleri halinde bir arada kalmaları imkânsız olan topluluklara olarak yaşamını sürdürüyorlar. İki parti için de şu söylenebilir: Partiyi ve üyelerini birbirlerine bağlayan ideolojik-politik çimento vasfını yitirdi, çözüldü.

Alparslan Türkeş tarafından kurulduğu günden bu yana MHP’yi var eden bir iki başlık var. Öncelikleri hiç kuşku yok ki komünizmle mücadelede oldu. 1960’ların sonlarında komando kamplarıyla başlayan süreç 1980 darbesine kadar sol ve yükselen ilerici muhalefete karşı konumlanmayla sürdü. Türkiye’nin iç savaşı andıracak görüntülere, katliamlara sahne almasında rol oynadı. Maraş, Çorum katliamlarının yanı sıra aydın cinayetlerinde rol oynadı. Partinin ve tabanın neredeyse tek motivasyonu yükselen ilerici muhalefeti bastırmak oldu.

MHP’nin varlığını anlamlandıran diğer bir başlık da Kıbrıs sorunu olmuştur. Lefkoşa doğumlu Türkeş’in partisinin her bildirisinde ana başlıklardan biriydi. Türkeş, daha MHP’yi kurmadan Meclis’te yaptığı her konuşmada bu sorunu gündeme getirmesiyle bilinir. Yine 1973/74 yıllarının milliyetçi damarın kabarmasında Kıbrıs önemli rol oynar.

1980 darbesi sonrasında MHP’nin ve milliyetçiliğin harcı PKK’ya karşı duruş olur. Nerdeyse tüm siyasetini bunun üzerine kurduklarını söylemek mümkün. Seçimlerde aldıkları oy bile bu durumu gösteriyor.

Nitekim 1999 Şubat’ında Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden iki ay sonra yapılan genel seçimlerde yüzde 18 oyla tarihinin en yüksek oranına çıkması tesadüf değil. Türkiye’nin bölünme paranoyası üzerinden siyasetini ve toplumsal desteğini büyüttü.

Tabi tüm bunları Turancılık şemsiyesinin altında yapmaya çalıştığını unutmamak lazım. Bugünlerde Güney Kıbrıs yönetimini adanın tek temsilcisi olarak........

© Birgün