menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gelir düzeyi beyin yüzeyi

26 22
28.07.2024

Yoksulluk ve gelir eşitsizliği gündemin laf kalabalığı arasından sıyrılıp haber olabildiğinde gazetelerden sorular gelir: Bu durumun ruh sağlığına etkisi nedir? Çocukların büyüyüp gelişmesine engel olmaz mı? Cevabı apaçık olsa da nasılı nedeni üzerine yazıp çizdiklerimin çoğu yıllar içinde BirGün’de yayımlandı. Örneğin, buradaki ana yazıdaki bilgileri 2016’da aynı durumu inceleyen birkaç bilimsel yayının özeti olarak derlemiştim. Özellikle nakit transferiyle sağlanabilecek etkileri inceleyen güncel yayınları da bu yazıda ele almaya başladım.

TÜİKin gelir dağılımına ilişkin yıllık istatistikleri yayımlandı (2016). Üzerinde düşünmeye, konudan iyi anlayanlardan daha çok bilgi duymaya ihtiyaç var, ancak yorumculara da kulak vererek ilk öğrendiğim en üst %5’in geliri en alttaki %5’in 22 katı (2005’te 20 katıymış). Yoksul sayılan insanlarımızın oranı 0,3. Bölgeler arası eşitsizlik belirgin. Düşük gelirli kesimin başlıca zorlukları ise geçimin en temel birimleri olan konut masrafını karşılamakta ve borç taksitini ödemekte zorlanmaları. Eşitsizlik ve yoksulluğun değişik anlamları arasında beni en çok psikolojik, nörobiyolojik ve çocuk gelişimi açısından olan sonuçları ilgilendiriyor.

Yoksulluk, herkesin yaptığını yapamamak, içine hapsolduğu çemberi aşamamak, aşacak yolu arayıp bulamamak, bulacağından umudu kesmek, ve bir çok durumda net bir güçsüzlük ve eksiklik hissi demek. Yoksulluğun omurgasını paraca yoksulluk ve düşük eğitim düzeyi oluşturur.

Yoksul olduğunu söyleyen kişi bu kararı kendisinin bir önceki haliyle kıyaslayarak vermez. Kendisi ile bir tür ortaklığı olanlara bakarak yoksul olduğuna karar verir.

O sebeple, zengin ile fakir arasındaki gelir uçurumunun genişlemesinden kaygı duyanlara teselli mahiyetinde söylenen, ötekilerin (fakirler) gelirlerinin de aslında artmış olduğu gerçeği, fakirliğin tesellisi olamaz. Uçurum genişlerken, gelirlerin aritmetik olarak artmış olması, geçmişe bakıp da şimdiki haline şükredenleri bile, fakirliğin ruh halinden çekip çıkarmaya yetmez.

Geçmiş demişken, 1400’lü yıllarda, Bursa’da, kadıların vefatlar sonrasında yaptıkları servet tespitleri sırasında ortaya çıkardıkları döküme bir göz atmak faydalı. Halil İnalcık’ın Osmanlı Tarihi kitabından:

Halkın &’sının varlığı, 20 altından az. 58’i 20-200 altın arasında, ’sı 200-2.000 altın arasında, %1,3’ü ise 2.000 altından yüksek bir varlığa sahip. Toplam nüfusun yaklaşık altıda biri epeyce iyi durumda (bunlara o zaman Beyaz Osmanlı mı deniyordu acaba)? Öteki Osmanlılar ise, değişik parlaklık (ya da matlık) düzeylerinde yaşayıp gitmekteler.

Altı yüz yıl öncesinin toplumsal bileşimini yansıtan bu sayılar, gelir uçurumlarının neredeyse aynı olduğu izlenimini vermiyor mu? Ama, uçurumların hep olmuş olması, uçurumların mevcudiyetini kanıksamamızın bir mazereti değil. Bu mazereti kabul etmemek için çok sebep var; en önemlisi, toplumun ve gelecek kuşakların ruhlarının yoksulluğun ve eşitsizliğin yarattığı karamsarlık ve yetersizlik duygularıyla kararmasını istemiyoruz.

Eşitsizlik toplumun ayarını bozar, gelir dengesizliğinin yarattığı öfke ve mutsuzluk kendine hedef arar. Düşük sosyoekonomik statüde olma “stresi” beyin dokusunda özellikle serotonin geninin çalışmasını ve amigdala fonksiyonunu bozarak negatif duyguya hassasiyeti artırmasıyla depresyonun gelmesini kolaylaştırır (Swartz vd, 2016).

Yoksulluğun insan gelişimine olan etkisini gösteren bu ve benzeri bilimsel yayınlar giderek artıyor, yoksulluğu ruh sağlığını tehdit eden bir toplumsal sorun olarak görmemiz gerektiğini düşündüren bulgulara dayanarak hazırladığım ve sunumdaki bilgilerin bir kısmını burada paylaşıyorum.

1,099 çocuğun beyin görüntülerinin analizine bakılan önemli bir çalışma Nature Neuroscience’da yayımlandı (Noble vd, Mart 2015). Sonuçlar oldukça net: yıllık 25.000 dolardan az kazanan ailelerin çocuklarının beyin yüzölçümleri yılda 150.000 dolardan çok kazananlardan %6 daha küçük. Beyin kıvrımlarının çokluğu oranında artış gösteren beyin yüzölçümü bilişsel beceriler (öğrenme, muhakeme gibi) ile doğrudan ilişkili. Yoksulların kendi arasındaki kıyaslamalarda da gelir farklılıkları beyin boyutlarına yansıyor. Dil gelişkinliği ve karar mekanizmalarını ölçen bilişsel testlerdeki skorlar yıllık gelir düştükçe azalıyor.

Scientific American’daki yorum yazısında bir başka araştırmaya gönderme yapılıyor. 1 aylık siyah Amerikalı bebeklerle yapılan (Martha Farah vd) çalışmaya göre ailenin gelir düzeyi ile beyin gelişimi göstergeleri arasındaki bağlantı hayatın ilk ayında bile mevcut. Bu kadar erken bir etkiyi, daha bildiğimiz anlamda yaşamaya henüz başlamışken, yoksulluğu tam olarak “deneyimlememişken” ortaya çıkartan etkenler neler olabilir?

Düşük gelirli annenin beslenme biçimi, gebelik döneminde yaşayabileceği stres düzeyi, yaşama ortamlarında çevresel toksik maddelerin çokluğu gibi çevresel etkenler genetik yapı........

© Birgün


Get it on Google Play