Müzik tarihimize bakarken
Ne zamandır okura tanıtmak istiyordum, bu güne denk geldi. İki değerli bestecimizin, Bülent Tarcan ve Necil Kazım Akses’in ölüm yıldönümü bugün. Ocak ayının son günü bir başka büyük besteciyi, İlhan Usmanbaş’ı sonsuzluğa uğurladık. Şubat ayı sanatseverleri hüzne boğan bir zaman dilimi. Ayı henüz yarıladık, ama nerdeyse her gün bir müzisyeni andık. 1 Şubat’ta Barış Manço’yu ve Tarık Öcal’ı, 3 Şubat’ta Sadettin Kaynak’ı, 5 Şubat’ta Sümeyra Çakır’ı, 6 Şubat’ta Selahattin Pınar ve Şerif İçli’yi, 8 Şubat’ta Cem Karaca ve Müzeyyen Senar’ı, 10 Şubat’ta Muhlis Sabahattin’i, 12 Şubat’ta Teoman Alpay’ı…
Müzik türleri açısından zengin bir kültüre sahibiz. Uzun yıllar boyunca halk müzikleri, dini müzikler ve Türk Sanat Müziği ile hemhal olan toplumumuz Batı müziğinin farklı türleri ile oldukça geç tanıştı. Osmanlı’nın son dönemlerinde Saray’ın ilgi alanına giren Batı müziği Cumhuriyet’le birlikte aydın kesimleri üzerinde etkili olmaya başladı, kendi yaratıcılarını ortaya çıkardı. Batı dünyası (kapitalizm olarak da okuyabilirsiniz) ile ilişkilerin artması ve iletişim alanındaki gelişmeler sonucu Batının popüler müzikleri geniş kitleleri etkilemeye başladı. Önce ‘aranjman’lar ardından özgün popüler parçalar geldi…
İşte, Melih Duygulu’nun “Cumhuriyet ve Müzik” adlı kapsamlı çalışması bu süreci ayrıntılı biçimde irdeliyor. İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitabın en büyük meziyeti, akademik jargonlara sığınmadan, herkesin kolaylıkla okuyabileceği bir yalınlıkta yazılmış olması. Etnomüzikolog, akademisyen Duygulu’nun Anadolu müzik kültürü (Anadolu türküleri, Alevi-Bektaşi deyişleri, Çingene müziği, Türk Halk müziği makamları, vb) üstüne pek çok kitabı, kitaplı CD’leri ve ‘Muganni’ adlı bir belgeseli var. 2024 yılında “İstanbul’un Sesleri” adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Müzik Tarihi’ni yazan Melih Duygulu’nun aynı yıl........
© Birgün
