Bu penguen başka penguen
44. İstanbul Film Festivali, kapsayıcılık açısından doyurucuydu. Bakmayın programda ‘Nerdesin Aşkım’ bölümü yok diye protesto edenlere, çeşitli bölümlere dağılmış epeyce film vardı programda LBGTQ kesimini mutlu edecek. Bu yılın Onur Ödülü’nün sahibi Norveçli romancı-yönetmen Dag Johan Hagerud’un sınır tanımayan ilişkiler üstüne üçlemesi 'Sex', 'Aşk' ve 'Düşler' ilk sırada. Hagerud, seyirciyi cinsellik ve ilişki kavramları üstüne düşünmeye davet eden, çiftler arası beklentiler ve suçluluk hissine odaklanan filmlerinde yeni bir şey söylemiyorsa da, minimalist anlatımıyla ‘hardcore sinefil’ler için bir cazibe taşıdığı söylenebilir. Ama benim yönetmenlerimden biri olmadığını söyleyebilirim. Evliliğin 'amacı çocuk yapmak olan bir üretim biçimi', vücudun 'bir savaş alanı' olduğunu vurgulayan Hagerud’un filmlerini izlerken Agnes Varda’nın 'Mutluluk'unu, Bertolucci’nin 'Son Tango'sunu, Bergman’ın, Woody Allen’in filmlerini anımsamadan edemedim. İnsan ilişkilerinin karmaşık evrenini keşfe çıkan filmlere imza atarken izleyicileri ile sahici bir iletişim kurabilen bu ustaların yanında Hagerud’un ‘entelektüalizm’i ve ironi soslu anlatısı günümüz sinemasının kısırlığının göstergesi adeta. Bireyin cinsel duygu ve deneyimlerine farklı bakışlar getiren 60’lı, 70’li yılların ustalarındaki derinliği daha çok arayacağız anlaşılan…
Bu yıl, Ulusal Yarışmayı kaldırarak yerli filmleri Uluslararası Yarışma içine alan; sektörün tepkisini önlemek için olsa gerek, 15 filmin 8’ini sinemamızın ürünlerine ayıran Festival Direktörü Kerem Ayan’ın bu tercihine karşı çıkan olmadı diyebiliriz. Çünkü herkes farkında; Adana ve Antalya’nın milyona yaklaşan ödülleri ile yarışmak kolay değil. Üstelik Festivalin bu tercihten zarar görmediği anlaşılıyor. Ödülleri sözünü........
© Birgün
