menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hepinizi öpüyorum! (İmza: Pikaçu)

24 1
31.03.2025

'Ada', ne güzel bir sözcük...

Bu sözcüğü duyan/okuyan herkesin aklında farklı bir ada canlanır; üzerinde tek bir palmiye ağacı ve yarı çıplak bir kazazede bulunan bir karikatür adası, kuşbakışı gördüğümüz yemyeşil bir ada, Cihangir'de bir terastan bakıldığında görülen haliyle Prens Adaları, gürül gürül akan bir nehrin ortasındaki bir adacık, vd. En az, şu koca yeryüzünde yaşayan insan sayısı kadar çok ve farklı ada imgesi!

Ada, sözlük tanımıyla olduğu gibi kalır elbet; bir ada daima 'her yanı suyla çevrili kara parçası'dır. Ama algı evrenimizdeki sinema perdesinde beliren ada imgesi sürekli değişir. Çünkü zihnimizde 'ada' ismiyle kaydedilmiş, sanki bilgisayardaki bir fotoğraf dosyası gibi her açtığımızda aynı halde bulacağımız bir dosya mevcut değildir. Yaşadığımız her deneyim, imgelemimizdeki adada bir şeyleri değiştirir. Gördüğümüz bir fotoğraf, okuduğumuz birkaç satır, yaptığımız bir deniz yolculuğu, ada yaşamıyla ilgili bir konuşma, beynimizdeki ada kavramının imgesel karşılığının sabit kalmasına izin vermez. Bunu dağarcığımızdaki her sözcük ve kavramla deneyebiliriz. Karşılaşacağımız şey, algılarımızın dünyaya açıklığıyla doğru orantılı olarak, müthiş bir zenginlik ve renklilik olacaktır.

Sadece bir dakika arayla, 'elma' dendiğinde aklımızda canlanan görüntü değişebilir örneğin... İlk 'elma'da aklımıza parlak ve kırmızı bir elma gelirken, tatlarla ilgili bazı konuşmalar duyduğumuz ya da resimler gördüğümüz 60 saniyelik sürenin ardından aklımızda yeşil ve mayhoş bir elma imgesi belirebilir. Havva'nın elindeki elma, kötü kalpli kraliçenin Pamuk........

© Birgün