Günah sofrasında sevap diyeti...
Geçen hafta gösterime giren Curse of the Sin Eater'ın adını 'Ruh Yiyici' olarak Türkçeleştiren arkadaşa ne diyeyim, bilemedim! 'Sin-eater', adıyla sanıyla 'günah yiyen' anlamına geliyor; ölmüş bir insanın günahlarını üstüne alan, böylece onu cehennem azabından kurtaran kişiye, hangi akla hizmet 'ruh yiyici' denir ki?!
Filmin ilginç bir öyküsü var: Ölmek üzere olan çok zengin bir adam fakir bir gence, kendisi öldükten sonra bedeninin üstüne konulan yiyecekleri yerse tüm servetini ona bırakacağını söylüyor. Gerçekten de, zengin adamın cesedinin bir tür tepsi gibi kullanıldığı bol öğürmeli bir yemek töreninden sonra genç adam ölen kişinin tüm servetine sahip oluyor. Ama bu tören ve sonunda dua niyetine okuduğu sözler, ölen adamın ömrü boyunca işlediği günahların da genç adama aktarılmasına yol açıyor. Filmde bu günahlar, eziyet edilmiş insanların korkunç hayaletleri olarak karşımıza çıkıyor.
Ne yazık ki sinematografik açıdan epey kötü bir film bu; karakterlerin bir türlü derinleşememesi ve birbiriyle ilişkisindeki diyalog kopuklukları, özellikle filmin ikinci yarısını iyice çekilmez kılıyor. Ama hiç değilse işte burada okuduğunuz türde bir tartışmaya yol açtığı için değinmekte fayda olduğunu düşünüyorum: Günahlar aktarılır mı?
∗∗∗
Britannica Ansiklopedisi'nin 1932 tarihli 14. edisyonunda*, 'sin-eater' (günah-yiyen) başlığında (Cilt 20, s. 709) bunun 20. yüzyıla kadar İskoçya ve........
© Birgün
![](https://cgsyufnvda.cloudimg.io/https://qoshe.com/img/icon/go.png)