Yıllar sonra kahkaha garantili Çıplak Silah
Los Angeles yine gölgeler içinde… Sokak lambalarının titrek ışıkları, yağmurun cilaladığı asfaltı parlatıyor. Bir dedektif kapalı pencereden ufka bakıyor. Bir saniye içinde o gölgeyi bir dondurma kamyonu patlaması bozuyor. İşte The Naked Gun tam da böyle bir şey. Ciddiyetle inşa edilmiş bir dünyayı, en saçma ihtimalle yıkmak demek. 1988’de vizyona giren The Naked Gun serisi, Zucker-Abrahams-Zucker (ZAZ) üçlüsünün mizah devrimini nihai formuna kavuşturmuştu. Daha önce Airplane! ile tür parodisinin kurallarını yıkmış olan ekip, bu kez polisiyelerin klişelerini hedef almıştı. Sert bakışlı dedektifler, karanlık şehir sokakları, dramatik monologlar… Hepsi ZAZ mutfağında absürt komediye dönüşmüştü.
Burada iki kavramı ayırmak önemli: pastiş ve parodi. Pastiş, eski bir yapımın tarzını, tonunu ve görsel dilini birebir taklit eder; bozmadan, nostaljik bir selam gönderir. Mesela Dragnet (1950’lerin ünlü, son derece ciddi polisiye dizisi) ağırbaşlı dedektifleri, sert ışık kullanımı ve prosedür odaklı diyaloglarıyla bu tarzın en bilinen örneğidir. Parodi ise, bu ciddi üslubu alır ama içini absürt şakalarla doldurur, klişelerini patlatır. The Naked Gun, bu ikisini aynı anda yapabilen nadir yapımlardan biridir. Hem o ciddi atmosferi kurar hem de anında yerle bir eder. Film Noir’in gölge oyunları vardır ama hemen ardından vitrine düşen bir mankenin saçma bir aksesuarla sahneyi mahvetmesi gelir. Ciddiyetin anında bozulması, filmin damarına işlemiş bir mizah refleksi gibidir. Ve sinema tarihinde bu refleksin yüzü Leslie Nielsen’di. Kariyerine dramatik rollerle başlayan Nielsen, Airplane! ile keşfedilen deadpan yeteneğini Frank Drebin karakteriyle efsaneleştirdi. Nielsen’in güldürmemeye yeminli........
© Birgün
