Peki ne kaldı elimizde?
Bu hafta sinemaseverleri heyecanlandıran bir haber var: 28 Years Later (28 Yıl Sonra) vizyona girdi! Danny Boyle’un öfkeli zombileri geri dönerken, zombi mitinin sinema tarihindeki evrimine ve bu figürün modern dünyanın karanlık yüzünü nasıl yansıttığına bakmanın tam zamanı.
Çünkü zombi yalnızca bir korku öğesi değil; çağdaş insanın içinden geçtiği krizlerin, bastırdığı öfkelerin, unuttuğu geçmişin ve kaybettiği öznelliğin hayaleti. Sinemadaki zombi, tarih boyunca bedenin değil, bilincin ölümünü temsil etti. Ve bu, her dönemin egemen sistemine dair bir şeyler söyler.
Zombi figürünün kökeni, Karayipler’deki Vodou kültürüne uzanır. Haiti’de zombi, büyüyle kontrol altına alınan, ruhu çalınmış, yarı canlı beden olarak yaşayan bir köleydi. Bu temsilde asıl korku ölüm değil, iradenin kaybıydı. Zombi, efendisinin emrinde yaşayan bir makineye dönüşmüştü. Bu figür, Batılı bakışın sömürgeci fantezisinde yeniden şekillendi: Üreten ama sahip olamayan, yaşayan ama hissedemeyen, çalışan ama düşünemeyen insanın metaforuna dönüştü.
Zombi, sinemanın en erken........
© Birgün
